8 Kasım 2013 Cuma

İSPANYA, ENDÜLÜS, BARSELONA, MADRİD, CORDOBA, TOLEDO, VALENSİYA, SEVİLLA

İSPANYA, ENDÜLÜS, BARSELONA, MADRİD, CORDOBA, TOLEDO, VALENSİYA, SEVİLLA

   Öncelikle İspanya ile ilgili genel tavsiyeler ile başlayalım. İspanya kesinlikle gidilmesi ve görülmesi gereken bir ülkedir, seyahatiniz bir çok açıdan dolu dolu geçecektir. İspanya şehirlerinin altyapısı yani ulaşımı, caddeleri, meydanları, lokantaları, tarihi ve turistik yerlere erişimi oldukça gelişmiştir, popüler bir turistik destinasyon olarak, turist olmanın nispeten kolay olduğu bir ülkedir. 

   İspanya’da öncelikle İspanyol hayat tarzına alışmanız gerekir. Bu hem avantaj hem dezavantajdır. İspanyollar pek kahvaltı eden insanlar değil, sabah kalkıp, sporlarını yapıp veya kahvaltı yerine bir kurabiye ve kahve içebilecekleri cafe’lerde lafladıktan sonra saat 10:00 gibi işe başlıyorlar. Saat 14:00de siesta başlıyor ve saat 17:00 gibi tekrar devam. Gün asla koşuşturmacası olmayan, bol sohbetli bir tarzda geç saatlere kadar sürüyor. Bu durumda; tipik bir turist olarak gün boyu ilginizi çeken noktaları ziyaret etmenize ek olarak, akşamları hala alışveriş yapmaya pek çok vaktiniz kalıyor. Dahası onca gezme ve alışverişten yorulunca yani artık saat 21:00 – 22:00 olunca artık İspanyollar için ideal bir akşam yemeği vakti geldiğine göre; siz de aralarına karışıp yemek yiyebilirsiniz demektir. Yemekten sonra dahi geç oldu demeyin, hala sokakların son derece kalabalık olduğuna şahit olacaksınız. Öte yandan eğer siesta zamanı bir işiniz çıkarsa yapamamak, hatta yemek yiyecek yer dahi bulamamak dezavantaj oluşturacaktır.

    Güvenlik konusundaki en önemli sorun eşyalarınızı hedef alan hırsızlıklardır. Havaalanı, otel lobisi ve restorandaki masanızda dahi asla hiçbir eşyanızı yalnız başına bırakmayın, pasaportunuzu taşımayın. Hırsızlık dışında, genel izlenimim olarak fiyatların sabit ve güvenilir olduğunu, pek de kazıklanma hissine kapılmadığınızı söyleyebilirim ancak yine de bazı farklılıkların olabileceğine dikkat çekilebilir. Cafe ve restoranlarda fiyatlar ön sırada, dışarıda veya içeride oturuşunuza göre değişebilir. Aynı yemeği tek yemek ile menü içerisinde yemek farklı fiyatta olabilir. Yani tek başına 13 Euro olan yemeği üç çeşit menü içersine dahil yerseniz üçüne 15 Euro ödeyebilirsiniz. Taksilerde gündüz-akşam-gece fiyatları farklı olabilir. Birçok restoranda ana yemek ısmarladığınız için veya sadece biranın yanında atıştırmalık bir şeyler ücretsiz olarak verilebilir. Örnek olarak; restoranlarda atıştırmalık olarak verdikleri turşu halindeki arapacık soğan ve yeşil zeytin karışımı o kadar lezizdi ki; marketten bir kavanoz alıp Türkiye’ye getirdik. Biranın küçük bardakla servis edilmesi oldukça yaygındır. Sagria adlı şarap, alkol ve meyva karışımından yapılarak sürahide servis edilen içecek de denenebilir. Bağlarla dolu bu ülkede şarapların bol, ucuz ve kaliteli olduğunu söylemeye gerek bile yok elbette.

    Bu arada söylemeden geçmeyelim; İspanya alışveriş ve gastronomi düşkünleri için de son derece isabetli bir destinasyondur. Makul fiyatlarla leziz sofralar donatmak mümkündür. Ana cadde üzerindeki turistik yerler yerine arka sokaklardaki İspanyolların gittikleri yerel lokantaları bulmanızı öneririm. Bilmeniz gereken konuların başında “Menu Del Dia” geliyor. Pek çok lokanta bu hazır menüyü sadece İspanyolca hazırlıyor. Bu bir şekilde günün set menüsü anlamına geliyor. Çoğu zaman çoktan seçmeli bir menü karşınıza çıkıyor. Yani sabit bir fiyat ile 4-5 başlangıç yemeğinden birisi ile 4-5 ikincil yemekten birisini ve tatlı, içecek vb hazır bir menüyü alabiliyorsunuz.

    İspanya’ya gitmek için öncelikle mümkünse bahar aylarını seçmekte fayda vardır. Yaz aylarında son derece sıcak olduğu gibi Avrupalı turistlerin güneş-deniz-kum için geldiği yüksek sezonlar pahalı olabilir. Ne de olsa biz Türkler deniz tatilimizi ülkemizde tamamlayabilme imkânına sahibiz. Ayrıca Kasım ve Nisan aylarında İspanyolların paskalya dolayısıyla ülkemize geldiği dönemlerde Türkiye’den ters yöne boş çıkış yapan Türk uçakları uygun fiyatlı uçak bileti ve tur imkânı yaratabiliyorlar. Elbette ki; bu dönemler havaların biraz serin olduğu ve hayatı açık havada yaşayan İspanyol hayatının çok da canlı olmadığı dönemler.

    Öte yandan İspanyolların İngilizce bilgileri çok da iyi değil. Bazen en turistik noktada bile anlaşmak zor olabiliyor. O sebeple bilmeniz gereken belirli başlı kelimeleri bu yazının sonunda sıraladım. Yine de şu iki kelimeyi unutmamak gerekir: “No serdo” bu kelimelerle domuz eti istemediğinizi ifade ediyorsunuz ve restoranlarda “Menu Del Dia ve No Serdo” kelimelerini birarada kullanırsanız hemen sabit fiyatlı günün menüsünü sizin isteğinize göre domuzsuz seçeneklerle öneriyorlar. İkinci kelime ise; “lavabo” bu da tuvaleti sormak istediğinizde kullanacağınız kelimedir. Örnek olarak; ben turistik kasabanın, turistik katedralinin önündeki turistik satıcılara tuvalet aradığımı anlatamamıştım. Yabancı dil bilseniz dahi bazı durumlarda basit birkaç kelime İspanyolca hayat kurtarıyor. Bu arada; İspanyolcada çift L harflerinin Y harfi olarak ve çift R harfinin ise aşırı baskın okunduğuna dikkat ediniz. Mesela “Sevilla”yı “seviya”, “paella”yı “paeya” şeklinde telaffuz etmeniz gerekir. Torro gibi kelimelerde ise r çok baskın olmalı. Sadece restoranları değil “cerveceria” yazan mekanları da yemek için güvenle tercih edebilirsiniz.

    Eğer tur ile gidecekseniz kabaca üç alternatif var: Sadece Barcelona, Madrid-Endülüs-Barcelona ve sadece Endülüs. Benim tavsiyem sadece Endülüs veya sadece barcelona’dır. Çünkü geniş kapsamlı bir İspanya gezisi için en az 10 güne ihtiyaç var ve aksi takdirde turlar “evet geldik burası Sevilla gördünüz şimdi yola çıkma zamanı” gibi sadece koklayıp uzaklaşma sistemine dönüyor ki bu da hiç tatmin edici olmuyor. İspanya hem iklim hem arazi yapısı olarak ülkemize benzemektedir. Güneyde uçsuz bucaksız zeytin ağaçları, badem ve narenciye bitki örtüsü kâh ovalar kâh dağlarla süslü coğrafya, güzel kumsallar, tarihi mekânlar, zevkli mağazalar, sanat yönü kuvvetli turistik eşya satıcıları, düzenli şehirler kimi zaman ülkemize benzer kimi zaman keşke benim ülkemdekiler de bu kadar güzel olsa dedirtir insana.

 MADRİD:    Bu şehri öğrenmek için öncelikle Plaza Mayor ve Puerto Del Sol meydanlarını haritada işaretleyin ve buralardan başlayın. Sonuçta biri belediye meydanı adlında dikdörtgen bir meydan diğeri de güneş meydanı denilen hoş bir meydan, her ikisinde de hokkabazı, heykelleri, vb panayır havası var. Bu meydanların kuzeyinde bol miktarda alışveriş sokakları ile bağlanan ana alışveriş caddesi olan Gran Via uzanıyor. Güneyinde ise yine çokca tarihi sokak, restoran ve tapas barlar var. Özellikle Santa Ana meydanına kadar gitmekte fayda vardır. Turistlerin gittiği en öndekileri değil de yerel ahali hangi restoranı doldurdu ise onu tercih edin ve lezzet şöleni yaşayın derim. Plaza Mayorun hemen dibindeki kapalı Pazar yeri Mercado de San Miguel’de kalabalığa karışın, şarküteri ürünlerinden satın alın, ayak üstü, kalamarlı ekmeklerden atıştırmaya çalışın. 

   Palacio Real halihazırda kullanımda olmasa da sonuçta saraydır ve en azından dışarıdan ziyaret edilmesinde ve bahçelerinde dolaşılmasında fayda vardır.

   Prado Müzesini ise kent merkezinin doğu tarafında kolaylıkla bulabilirsiniz. Saat 18:30da gidin çünkü bedava ziyaret 18:00de başladığından giriş kuyruğu erimiş olur rahat girersiniz. Mutlaka görün.

    Reina Sofia adlı diğer önemli müze, boğa güreşlerinin yapıldığı Plaza Ventas, Pradonun altındaki ücretli girişe tabi botanik bahçe, Retiro parkı, Real Madrid futbol kulübünün stadı olan Santiago Barnebau stadyumu, Malasana bölgesi diğer görülecek yerler arasında sayılabilir.

    TOLEDO: Toledo Madrid’e 1.5 saat uzaklıkta, Kıvrımlı bir nehrin çevrelediği, dini yönü ağır basan eski bir şehirdir. Kılıç işçiliği, kakma denilebilecek el sanatı takı ürünleri, katedrali ve eski şehrin dar sokakları ile meşhurdur.

    Tipik bir gezi; şehrin nehrin karşı kıyısındaki tepeden seyredilmesi ile başlar, Zocodover adlı tarihi meydandan ara sokaklarda kaybolarak devam eder. Kilisenin hazineleri ve detayları görülür. Alcantara köprüsünde sona erer. En az yarım gün ayrılmasında fayda vardır. Madrid’den saat başı kalkan otobüslerle ulaşılabilir.

    CORDOBA: Endülüs bölgesinde bir şehirdir. Katolik İspanyollar'ın şehri yeniden ele geçirmesinden sonra kiliseye çevrilen ve günümüzde hala katedral olarak kullanılmakta olan Camisi (Mezquita de Cordoba) ile meşhurdur. (Girişi 8 Euro) Şu anda Katedral olsa da aslında yapımına 785 yılında başlanmış çok büyük çok etkileyici bir camidir. Zaten gezerken cami içinde Hristiyan figürler görmek gibi garip bir duygu ile karşılaşacaksınız. Dikdörtgen Arap tarzı bir minare, portakal ağaçları ile dolu bir avlu ve Endülüs tarzı kemerlerle birleştirilmiş yüzlerce stun ayrıca ilginizi çekecektir.

   Şehri gezmeye nehrin öte yanından başlarsanız köprü ve şehir manzarasını aynı anda yakalarsınız. Daha sonra Jewish Quarter yani Yahudi yerleşim bölgesi dahil caminin çevresindeki sokaklarda bol bol gezmek şarttır. Bu şehir de en az yarım gün olmak üzere tercihen bir tam gün gezilmelidir. Tüm endülüsde olduğu gibi evlerin avlularını ve duvarlara yerleştirilmiş saksıları kaçırmadan, yani tabiri caiz ise bahçe içerlerine (patio) kadar burnunuzu sokarak gezmek gerekir.

    Ayrıca; Kraliyet Sarayı (Alcazar de los Reyes Cristianos), Musevi mahallesi (Juderia), bit pazarı (Zoco)- Tarihi kalıntılar (Madinat Al-Zahra), Endülüs evi (Casa Andalusi) gezilebilir.

    SEVİLLA: Mağrip mimarisinin çeşitli örneklerini görebileceğiniz bir başka Endülüs şehridir. Gezilecek noktaların başında Plaza de Espana gelir. Plaza isminden yola çıkarak yine şehrin içindeki bir meydandan bahsettiğimi düşünmeyin. Burası yarım daire biçiminde dev bir meydan, kuleler ve havuzlarla süslü ve asıl yapılma maksadı, 1929 yılındaki Amerikadaki büyük buhranla başlayan ekonomik krizlere karşı ticari bir fuar alanı ve canlılık yaratmak olan, size sınırsız fotoğraf olanakları sunacak, büyükçe bir alandır. Seramik köprüler, terra-kota zemin, stunlar, kuleler, havuzlar tüm İspanya’dan özenle toplanarak oluşturulmuştur. Bunun dışında yine katedral ve çevresindeki eski mahallelerde dolaşmak ana amacınız olmalıdır.

   Alcazar Sarayı ve Bahçesi (Reales Alcazares Jardines), Sevilla Katedrali, Maria Luisa Parkı, Barrio Santa Cruz adlı eski mahalleler bölgesi, La Giralda çan kulesi, altın kule, boğa güreşi arenası, Guadalqivir nehir gezintisi vb başlıca aktivitelerdendir.

    GRANADA: Endülüs Emevilerinden kalma bir başka şehir daha. Bu şehirde en önemli durak elbette ki; El Hambra (Alhamra) Sarayıdır. Sarayın adı Arapçadan gelir ve kızıl veya toprak kırmızısı anlamına gelir. Gözünüzde canlanması için Topkapı sarayı ile karşılaştırabilirsiniz yani ziyaret edilmesi gereken en önemli noktalardan birisidir. Bu saray kompleksi insanların akın akın girdiği ve çıktığı popüler bir alandır. Böylece tahmin edersiniz ki; en önemli sorun bilet bulmaktır. Tur ile seyahat etmiyorsanız ilk amacınız bileti önceden almak olmalıdır çünkü saray kapısında biletler sabah açılır açılmaz tükeniyor. Girişten itibaren normal bir ziyaret süresi en az 3 saattir. Sadece saraylar değil müştemilatı ve botanik bahçeleri de muhteşemdir, fotoğraf çekmeye doyamayacağınız onlarca güzellik yanında 1200’lü yıllardan başlayarak islam ve Hristiyan etkileri ile şekillenmiş, kale, havuzlar, tarihi yapılar, manzara terasları vb sizi beklemektedir.

    Saray ile şehir merkezindeki katedral arasında 10 dakikada bir 30 veya 34 numaralı otobüsler çalışır. Merkez olarak Katedrali esas alıp, üst tarafında dar ve yokuş sokakları ile Albayzin bölgesini muhakkak ziyaretiniz gerekir. Katedralin altındaki cadde ve sokaklar ise alışveriş ve yemek açısından sonsuz imkânlar sunar. Albayzin’deki kıvrılarak çıkan yokuş sokaklarda dolaşmak, yemek yemek, alışveriş etmek ve eski evleri seyretmek ayrı bir zevktir.

 ALİCANTE: Görülmesi gereken en güzel yeri Santa Barbara Kalesidir ve virajlı yollardan ulaşılan bu yüksek tepeden kuşbakışı şehir manzarası harikadır. Bunun dışında nefis plajlarında ve deniz kıyısında piyasa yapmak elbette ki tadına doyum olmaz bir güzelliktir. Yat limanındaki tarihi gemi gezilebilir.

   VALENCİA: Şehircilikte çok gelişmiş bir kenttir. Düzgün yolları, şehri bir baştan bir uca kateden ve tamamen botanik güzellikler, yürüyüş yolları ve köprülerle bezenmiş eski nehir yatağı meşhurdur. Her şehirde tarihi turistik mekanlar ilginizi çekerken, bu şehirde ilk bakışta uzaydan gelen yaratıkların inşa ettiği yapılar gibi duran, modernizmin dibine vurmuş, bir dizi sanat ve bilim sitesi ilginizi çekebilir (Palau De Les Arts, L’Hemisferic, Museu Des Les Sciences).

   Şehrin ultra modern bölümlerinde geçirilecek zaman dışında, Ciutat Vella adı verilen eski şehir merkezinde yarım günlük tipik bir tur yeterli olmaktadır. Her zamanki gibi Katedrali merkez alarak gezebilirsiniz. Bu geziye ayrıca; Mercado Central adlı üzeri kapalı merkezi çarşıda yiyecek içecek alışverişi yaparak, Plaza Ayuntamiento adlı belediye meydanından başlayarak Seu Katedrali altındaki meydan ve sokakları dolaşarak, La Lonja sarmal kuleleri görerek, La Micalet kulesinden panorama alarak devam edebilirsiniz. Ayrıca Mercado kapalı çarşısında Horchata (orçata okunur) adlı süt, badem, şeker ve buzdan yapılan içecekten tatmayı unutmayınız.

    BARCELONA: Tipik bir gezide önce şehrin havasının koklanması amacı ile La Rambla caddesinde dolaşarak başlanır. Bu cadde tabiri caiz ise İstiklal Caddesi gibi insanların günün her saatinde yoğun olarak yürüdüğü ana caddedir. Genelde bir metro ile Catalunya adlı ana meydana gelinir ve denize doğru caddeden yürünür. Caddenin ortalarına doğru sağ taraftaki kapalı Pazar yerine (La Bouqueria) uğranır ve Türkiye’de bulamayacağınız garip tropikal meyve salataları veya deniz ürünlü atıştırmalıklar ayaküstü denenir. Çok canlı olan ve binlerce çeşit yiyeceğin satıldığı bu mekan ziyaret edildikten sonra bu kez caddenin ters tarafındaki bölge yani Gotik bölge gezilir. Onlarca tarihi ara sokak, katedral çevresi ve bunları dolduran ilginç alışveriş ve yemek olanakları değerlendirilir. Caddeye dönerek sonundaki Kolomb Heykeli görülür ve deniz kıyısına ulaşılır. Deniz kıyısında da ayrıca teleferik, liman, AVM ve yürüyüş yolları gibi çok sayıda çekici unsur vardır.

    Bir başka gün veya bir başka rota olarak; Kuzeyde tepedeki Gaudi'nin tasarladığı park olan Parc Guell bir saat kadar ziyaret edildikten sonra aşağıda Sagrada Familia Katedrali’ne gidilir. (Asansör dahil giriş ücreti 13 €). Sonra Gaudi'nin eseri binalar Casa Mila ve Casa Batllo dışardan görülerek vakit durumuna göre Espana adlı meydana gidilir. Bu meydandan Museu Nacional d'art de Catalunya yani sanat müzesi (giriş ücreti 10 Euro) görülür veya önündeki ve yaz ise saat 21.00'de kış ise saat 19:00’da başlayan Magic Fountain'daki nefis ışık ve su gösterisi izlenir. La Rambla Caddesi ve Gotik bölgenin gecesi de muhakkak görülmelidir. Zaten unutmayın İspanya’dasınız; akşam 23:00’e kadar gezmiş ve yorgunluktan ölmüş olsanız bile lokantalar hala açıktır ve kalabalıktır. 

   Yine bir başka gezi rotasında ise ister otobüs ister teleferikle Montjuic tepesine çıkılır. Buradan manzara seyredilir, Poble Espanyol adlı “suni” olsa da sonuçta topluca ve yoğun olarak geleneksel İspanyol ev yapısını ve yaşantısını görebileceğiniz 117 adet yapıdan oluşan köy ziyaret edilir. (Giriş ücreti 9,50 Euro’dur, Salı, Çarşamba, Perşembe, Pazar günleri 24.00’e kadar açıktır.) 

   Barselona plajları mevsim uygun olmasa bile görülmelidir, liman ve eğlence semti Port Vell’de piyasa yapılabilir, Pikasso Müzesi (giriş ücreti 11 Euro) Nou Camp futbol stadı, eski liman bölgesindeki Katalunya Tarihi Müzesi (Giriş ücreti 4 Euro) gibi unsurlar da gezi rotanızda atlanmaması gereken hususlardır. Cumartesi akşam veya Pazar sabahları şanslıysanız, başka panayır vb aktivite yok ise katedralin orada “Sardana” adlı el ele tutuşarak dans edenleri görebilirsiniz. Tekne turu da ilginizi çekebilecek bir aktivitedir.

    FIGUERES ve GIRONA: Tipik bir gezi için sabah saatlerinde Sants istasyonundan trenle yaklaşık 110 km uzaktaki Figueres şehrine gidilir. Tek yön 10-15 Eurodur ve inince tabelaları takip ederek müzeye ulaşabilirsiniz. Nord adlı otobüs terminalinden otobüsle de 18 Euroya da ulaşılabilir. Şehrin bütün önemi “dahi mi? deli mi?” olduğu bilinmeyen ünlü İspanyol ressam Salvador Dali'nin müzesinin bulunmasıdır. (giriş ücreti 12 Euro). Zaten müzeyi gezerken bu adam dahi mi yoksa deli mi diye siz de tartışacaksınız. Her yıl on binlerce kişinin gördüğü bu müzeyi gezmeden Barselona’dan gitmek olmaz doğrusu.

    En iyi gezi planı sabah saatlerinde Figueres’i bitirip Girona’ya geçmektir. Çünkü Girona nehir kıyısında şirin bir ortaçağ kasabası olarak, Katedrali, nehir boyunca uzanan renkli şirin evleri ve dar sokaklarıyla ve hatta gücünüz yetiyorsa şehri çevreleyen surlarında yürüyerek gezinizi istediğiniz ölçüde uzatabileceğiniz, çok daha dolu dolu bir yerleşim yeridir. (Trenle gitti iseniz şehrin yeni kısmından eski kısmına bir miktar yürümeniz gerekecektir)

    ANDORA: Sizi Andora’ya zahmetsizce götürecek bir tur söz konusu değil ise bu mini ülkeye gitmenizi tavsiye etmem. Çünkü Andora, Barselona'ya yaklaşık 210 km uzaklıktadır ama yolu virajlıdır ve en az 3 saat sürer. Nord Otobüs terminalinden 50 Euro harcayarak ve git-gel 7-8 saat vererek tek kazancınız yüksek bir dağın eteğindeki yegane cadde etrafına toplanan dükkanları görmektir. Bunun dışında aslında bir kayak merkezi olmanın ötesinde bir özelliği yoktur. Son derece lüks bir ortamdaki dükkânlarda yüksek kiralar ve ücretler sebebi ile fiyatlar; ülkemize göre % 20 daha pahalı ve vergiler olmadığı için ise % 20 daha ucuzdur (!). İki cep telefonu dört i-pad falan almayacaksanız gitmenize değer bir kazanç olmayacaktır. Esasen Barcelona yakınlarındaki La Roca Outlet merkezi de Andorra ile aynı konseptedir. Yani Türkiye’de 700 TLye satılan bilmemne marka kazağı ucuza (!) yani 500 TL’ye alabilirsiniz. Ben bilmemne marka almıyorum diyorsanız gitmenize de gerek yok bence.

    NE YENİR? Tortiya Del Patato Soğanların zeytinyağda kavrulup, küp patates, yumurta ve süt eklenerek yapılan genellikle dilimler halinde satılan yemek. Sabah, öğlen, akşam yendiğine tanık olabilirsiniz.

Paella (paeya)    Çeşitli eklentilerle tavada pişirilmiş bir çeşit safranlı pilav olup, dünyada pilavı biftekten daha pahallıya yemek imkanı sunan tek olasılıktır.
Pan                     Ekmek
Pan tostado        Tüm sandeviçler domuzlu olduğundan bizim tostlara en çok benzeyenin adı
Keso                   Peynir
Keso Mançero    Türk damak tadına uygun kaliteli bir peynir cinsi.
Uno Kanya          İspanyada birayı normal bardakta servis etmek çok yaygındır. Bu değim bardakta istediğinizi belirtir.
Calliente             Sıcak
Sangria                Meyveli, alkollü, sürahide sunulan şarap

    NE ALINIR?     Elbette ki peynir ve şarap alınır ama genel bademli ezmeler yanında, Turron adlı vatanı Allicante olan, sütlü, ballı, vb çeşitleri bulunan bademli şekerleme barları, yeşil zeytin ve arpacık soğanından oluşan turşu-meze kavanozları, çiçek balı ve Mançero adlı peynir alınabilir. Gıda dışında Türkiye’de bilinen pek çok marka giyim eşyasının ana vatanıdır. Seramik eşyalar değişiktir. Hem hediyelik hem de dekorasyon ürünlerinde çok sayıda alışveriş imkanı mevcuttur.