11 Temmuz 2016 Pazartesi

İTALYA’NIN AMALFİ SAHİLLLERİ GEZİ REHBERİ (Napoli, Sorrento, Positano, Amalfi, Ravello, Capri Adası)

İTALYA’NIN AMALFİ SAHİLLLERİ GEZİ REHBERİ

(Napoli, Sorrento, Positano, Amalfi, Ravello, Capri Adası)




Öncelikle Amalfi Kıyıları neresidir? Biraz inceleyelim. Eğer İtalyayı çizmeye benzetirsek Amalfi çizmenin ön bilek kısmına denk geliyor. Roma ülkenin ortalarına doğru bir konumdadır. Napoli Roma’nında aşağısında yer alır. İşte Napoli’nin de güneyinde sırası ile başı dumanlı Vezüv yanardağı, Pompei Antik Kenti, Sorrento, Positano, Amalfi ve Ravello bulunuyor. Aslında; Amalfi hem bölgenin adı hem de bölgedeki bir sahil kasabasına verilen isimdir. Gözünüzde canlanabilmesi için bu bölgeyi ve arazi yapısını; Antalya Merkezdeki falez ve uçurumlara, Anamur-Gazipaşa, Kaş-Kalkan, bazı Karadeniz kıyılarına benzetebilirsiniz. Özetle denize dik, bol manzaralı, bol uçurumlu, kısa çakıl sahiller ve kasabalarla süslü bu arazi yapısı ziyaretçilere büyük bir görsel şölen sunmaktadır. Dik coğrafi yapı öylesine belirleyicidir ki; gezerken ancak Karadeniz’de rastlayabileceğiniz ilginç mimari çözümler görebilirsiniz. Örnek olarak; arabasını evinin üstüne park eden ya da bir başka değişle yoldan girişe park yeri, altına teras, altına yatak odası inşa etmek gibi dikine aşağı yönde villa inşası gibi yöreye özgü dâhiyane çözümler bulabileceksiniz.

Kuzeydeki Napoli’den güneydeki Sorento’ya arabayla 1.5 saate, trenle veya denizyoluyla yaklaşık 2 saatte gidebilirsiniz.  Yolda Vezüv yanardağını geçecek ve yolun tam orta noktalarında taşlaşmış cesetleriyle meşhur Pompei antik kentini göreceksiniz. Sorento’dan sonraki durak Positano 50 – 60 dakika ve daha sonraki Amalfi ise yine yaklaşık 1 saat sürecektir. Daha sonra Ravello’da yarım saat kadar sürecektir. Şimdi bu süreler size bir şey ifade etmemiş olabilir. Çok önemli bir kısmı bilmediğiniz için paniğe kapılmıyorsunuz. Bahsettiğimiz alan İzmir’den Çeşme’ye kadar ya da Kadıköy’den Gebze’ye kadar bir mesafedir. “Eeee ne var yani biz İstanbul’da daha kısa mesafeleri daha uzun zamanda gidiyoruz” diyenlerdenseniz sorun yok ama benim gibi İzmir’deki evinden çıktıktan 45 dakika sonra Çeşme’de denize girenlerdenseniz, bu durum sizi bozar biraz. Son olarak; Capri adasına ise en yakın nokta olan Sorento’dan yavaş gemi ile 1.5 saatte 13 Euro karşılığında veya hızlı gemi ile 45 dakikada 20 Euro karşılığında geçebileceğinizi belirtelim.

AMALFİ’YE GİTMELİ MİDİR? İlk incelememiz gereken konu “bu bölgeye gerçekten gitmeli miyiz?” konusudur. Yıllar önce yaptığım bir Kaliforniya seyahatinde elimdeki rehber kitap “ölü vadi” hakkında şöyle söylüyordu;

  1.  Mecbur değilseniz gitmeyin. (Bildiğiniz çöl bir şey yok, ne ağaç ne ev)
  2. İlla gidecekseniz bari yaz sıcağında gitmeyin. (Zaten çöl sıcağı var)
  3. Yine de gidiyorsanız yanınızda yedek yiyecek, su, benzin vb bulundurun.
Çünkü tarihte binlerce altın arayıcısının öldüğü bu bölge 50 dereceleri bulan aşırı sıcak, saatler boyu tek bir ev ya da insana rastlamayacağınız, suyun olmadığı olursa da zehirli olduğu tam bir çöl bölgesi idi. (Sonucu merak ediyorsanız: “yaz mevsiminde gittim!”)

Benim yazılarım “ben şuraları gezdim haberiniz olsun” veya “yolda bir teyzeye rastladım, yağmurlu bir gündü, bir pizza yedik ki” tarzı sadece beni ilgilendiren yazılar değil. Mümkün olduğu kadarı ile benden sonra gideceklere rehber olmaya çalışıyorum. Bu sebeple de bana göre Amalfi sahillerine;

  1. Fransa’nın Cote D’azur sahilleri (Nice, Cannes vb), İspanya’nın Barselona’sı, Yunanistan’ın Santorini’si, Mikonos’u gibi daha zahmetsizce görülebilecek dünyanın bir çok benzeri güzel bölgesi varken öncelik vermeniz gerekmeyebilir, bölge oldukça zahmetli bir bölgedir. Çok azimli değilseniz gitmeyin. Güzel bir bölge midir? Evet güzeldir ama kaprisli güzel. Dikkat ederseniz Capri adası da burada.
  2. İlla gidecekseniz bari yazın gitmeyin. Neden mi? Binlerce merdiven, yokuş, dar yollar, trafik, park vb bu sıcakta, bu kadar “Capri”se hazır mısınız?
  3. Yine de gidiyorsanız yanınızda ek para ve kredi kartı bulundurun, sıradan bir yer değil, sosyetik ve varlıklı insanların tercih ettiği bir bölgedesiniz. Küçük ve meşhur kasabalarda otopark için saatlik 4 Euro, plajda şezlong için 20-30 Euro istenebilir. İstanbul’da adalara gitmeye benzemez, 40 dakika ötedeki Capri adasını görüp gelmek için dört çeşit vasıtaya toplamda kişi başı 60 Euro’dan fazla ödeyebilirsiniz. Özetle bu bölge İtalya’nın Türkbükü’sü veya Alaçatı’sı olarak kabul edilebilir. Sonuçta bence bu gezi için bu harcamalara değer ama bu seyahati düşünenlere rehberlik etmek isterim ki; düşük bütçelere hitap eden bir gezi rotası değildir.
  4. Kendinize her zaman sabırlı olmayı telkin edin, çünkü bu bölgeye gidenler İstanbul’da trafiğe çıkanlar gibidir, ne kadar zengin olursanız olun, ne kadar para harcarsanız harcayın, sonuçta ulaşım ve park çilesi çekersiniz.
  5. Seyahat katılımcılarının merdiven çıkma, yokuş tırmanma gibi faaliyetler için yeterli fiziksel dayanıklılığa sahip olduğundan emin olunuz. Gezilecek noktalar genellikle dikey konumlanmıştır. Gezilmesi gereken iç ve tarihi bölgelerin tamamı sadece yokuş veya merdivenden oluşan yürüyüş yollarıdır, yani yürümeksizin taksi tutabileceğiniz veya turist treni veya otobüsü bulabileceğiniz yerler değildir. Yaşlı, engelli ve çocuklara göre olmadığını söyleyebilirim.
Özetle Amalfi’de seyahat etmeyi; güzel ama kaprisli bir kadına veya İstanbul’da yaşamaya benzetebilirsiniz. Bu duruma ilk sebep; bölgenin pahalı bir bölge oluşudur. Bu pahalılığa karşın her zaman üst düzey bir hizmet alamayacağınız da aşikârdır. Trenler döküntü banliyö kalitesinde, otobüsler küçük, klimasız, kalabalıktır, bir sürü para verdiğiniz feribotlar veya oteller de pek matah değildir. Restoranın kapısında kuver almıyoruz deyip içeride sizden kuver istenebilir, para alıp verdiğiniz her anda size “yanlışlıkla” eksik para üstü verilebilir.

Bölgede sizi en çok zorlayacak konu ulaşımdır. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi hayatınızı ulaşıma göre planlamanızda fayda var. Çünkü öncelikle yol olarak size sunulan şey salonunuzdaki yemek masanızdan biraz daha uzundur hepsi o kadar. Üstelik de kazara yol biraz daha geniş ise buraya şehrin 10 kilometre dışında olsa dahi derhal araçlar park ederek toplam yol genişliğini tekrar yemek masanız boyutlarına indirgerler. “Ben zenginim taksi tutarım arkadaş” diyebilirsiniz ama elbette ki taksiler de ucuz olmadığı gibi sonuçta aynı dar yolları kullanırlar. Yine de gözünüz çok da korkmasın sonuçta bütün bu şartlara rağmen ben bu bölgeyi ziyaret etmekten dolayı pişman olmadım. Ayrıca Positano-Amalfi-Ravello üçlüsünü bir günde ve günlük şoförlü araç kiralayarak hallettik. Sonuçta İtalya’da Türkiye’ye benziyor, derdiniz söylerseniz, feşmekan amcanın oğlu sizi arabasıyla her yere götürüyor. Ayrıca bir şey itiraf edeyim. Maalesef İtalyan’lara pek de güvenmediğimden bu şoförlü araç konusuna fazla ihtiyatlı yaklaştım. Gidilecek yerleri, süreyi ve fiyatı on defa onaylattım. Ancak gezi boyunca sürücümüz son derece doğru ve dürüst davrandı. Gram İngilizce bilmeyen bu sürücümüz ve gram İtalyanca bilmeyen yolcular olarak günün sonunu “kırk yıllık kanka” kıvamında bahçede aile bireyleriyle mangalda enginar yaparak kapattık. Bu arada yeri gelmişken söyleyelim. Bu bölgede mangalda enginar pişirme gibi bir adet var ve oldukça lezzetli. Bulabilirseniz denemenizi tavsiye ederim.

“Ben araba kiralarım arkadaş” diyorsanız öncelikle rahat etmek için Türkiye’de küçük sınıf dediğimiz araçlardan daha da küçük bir araç tercih etmenizi tavsiye ederim. Yoğun bölgelerde park için önceden rezervasyon yapmanız gerekebilir. Gözünüzde canlanması için revaçta bir tatil bölgesinin tüm yükünün Beyoğlu’nun ya da Kadıköy’ün arka sokakları genişliğinde yollar tarafından karşılandığını düşünün, bu yolların bir yanının duvar gibi yüzlerce metre yüksekliğinde kayalık ve diğer yanının ise Antalya merkezdeki falezler gibi yüzlerce metre uçurum olduğunu, kıvrıla kıvrıla onlarca kilometre boyunca gittiğini düşünün.  İşte belediye otobüsünde, minik bir kiralık araçta, takside veya limuzinde olmanız fark etmez imkânlar budur ve yoğun mevsimlerde sıcak güneş altında canınızdan bezdirebilir.

NASIL VE NE ZAMAN GİDİLİR? Yazın ve Kışın gidilmez. Burası denizi ile meşhur bir tatil beldesi, kışın Antalya’ya gitmek ne kadar yavan oluyorsa ve her taraf kapalı ise burada da öyledir. Türkiye’den en pratik ulaşım uçakla Napoli’ye gitmektir.

NAPOLİ 

Doğrudan Napoli’de vakit harcamak yerine öncelikle güneyde gezilecek yerler gezilip daha sonra Napoli’ye vakit ayırmakta fayda var. Asıl güzellikleri yeterince gördükten sonra dönüşte vakit ayrılabilir.

Napoli’yi gezerken biraz şehrin pis, biraz da ahalinin gelir seviyesinin düşük olduğu izlenimine kapılacaksınız. Yani koyu renkli bakımsız pis duvarlar, orda burda çöpler, balkonlardan sarkan çamaşırlar vb Amalfi sahilleri ile tezat oluşturacaktır. Sadece yayalara ayrılmış dar ve tarihi sokaklarda gezmek oldukça ilginç gelecektir. Alışveriş yapacaksanız bu gezinin sosyetik destinasyonları yerine Napoli’ye öncelik verebilirsiniz. Gezmeye Plebistico meydanından başlayabilirsiniz. Bu meydandaki kilise ilginizi çeker mi bilmem ama bölgede küçük Vatikan olarak adlandırılır. Via Toledo caddesi boyunca hediyelik dükkanlarını bulabilirsiniz. Milano’dakine benzer üstü cam kaplı Umberto adlı kapalı tarihi çarşı da gezilebilir. Castel Nouvo liman yakınındaki tarihi kaledir. Santa Lucia’daki tahta masalı kafelere oturup sahili seyredebilirsiniz. Bunun dışında da gezilebilecek akvaryum, müze gibi olanakları da mevcuttur.

SORENTO 

Öncelikle eğer karayoluyla geliyorsanız şehre girmeden önce yol kenarındaki manzara noktalarından birinde durup yukarıdan şehrin fotoğraflarını çekmekte fayda var.

Uçakla Napoli’ye inildikten sonra Banliyo treni gibi circumvesuviana adı verilen pek de matah olmayan bir trenle 1-2 saatte Sorento’ya geçip, bu şehri konaklama merkezi seçerek çevreyi dolaşmak en iyisidir. Dedik ya seyahat zor diye. Havaalanından taksi ile gelseniz 100 Euro tutuyor. Feribot ile gelseniz, limana kadar metro veya otobüs sonrasında feribot gerekir. Otobüs deseniz yine merkezden aktarmalı olacaktır. Tren olsun dediğinizde ise trenler kaliteli değil ama bence hız ve pratik olması açısından en iyisidir.

Eğer “ben balayı veya romantik bir tatil yapacağım, şehir şehir gezme niyetinde değilim, param da var” diyorsanız elbette ki Positano veya Capri adası sizin için isabetli konaklama alanları olacaktır. Aksi takdirde ulaşımı zahmetli ve birden fazla vasıta değiştirmeyi gerektiren bu şehirlerden her gün çevre gezisi yapmak sıkıntılı olabilir. Örnek olarak; çok param var harcayabilirim deseniz bile helikopteriniz olmadığı müddetçe; Capri adasında kalan birisi için çevreyi gezmek her zaman için çok sayıda vasıta değişikliği gerektirir ki sizi canınızdan bezdirecektir.

Sorento falezler üzerine kurulu, bolca uçurum kenarından güzel manzara seyredebileceğiniz, denize dokunabilmek için asansör veya taksi-belediye otobüsü vb kullanmanız gereken güzel ama küçük bir şehirdir.

Hoş dükkanlar, limoncello vb limon ürünleri satıcıları, restoranlarla kaplı ara sokaklarında yürümek zevkli olacaktır. Bol miktardaki manzarasından kah yukarıdan kah aşağıdan fotoğraflayarak yararlanmak şarttır. Hem Capri adasında hem de bu bölgenin tamamında iri limonlar pek bir meşhurdur. İri derken neredeyse çocuk kafası kadar iriden bahsediyorum.

CAPRİ ADASI

Napoli’den “Calata Porta di Massa” veya “Molo Beverello” limanlarından Capri adasına her gün çok sayıda 20 Euro civarında bir biletle ulaşabileceğiniz feribotlar var. Yukarıda belirttiğimiz gibi eğer Sorento’yu merkez yaptıysanız 13-20 Euro arasında yine çok sayıda sefer bulunmaktadır. Bol miktarda gemi olması sizi rahatlatacaktır ancak seyahat o kadar da kolay değildir. Sorento Merkezden Capri’ye kalkacak feribotun limanına gitmek alt tarafı 400 metre mesafedir. “Peki ben yürürüm” diyebilirsiniz ama Antalya Merkezden Kaleiçi’ndeki limana gitmek gibi düşünün falezlerden aşağıya dolana dolana inen dik ve zor bir yoldur. Dolayısı ile taksi veya otobüse binersiniz. Feribotla Capri’ye geçersiniz ancak Capri’de vardığınız yer yine aşağıdaki limandır. Buradan tekne turlarına da katılabilirsiniz. 3-5 dükkan ve restoran sonrasında bu limanda (Marina Grande) yapacak fazlaca bir şey olmadığından yukarıdaki kasabaya yine bir vasıta ile çıkmak gerekir.

Capri'de iki merkez vardır: birincisi Piezzetta yani Capri ve ikincisi Anacapri. Limandan yukarıdaki Capri kasabasına çıkmak için en kolayı finiküler denilen İstanbuldaki Tüneldeki gibi yatay bir asansörü kullanmaktır. Elbette ki; taksi ve otobüs de denenebilir ama bence taksi veya otobüsü Anacapri’ye geçmek için kullanın. Anacapri adanın en yüksek noktalarından biri olduğundan buraya gidiş de hayli manzaralıdır.

Adanın merkezindeki Capri bölgesi dünyanın en lüks mağazaları ile doludur. Dükkânlardaki keten kıyafetler neredeyse dünyanın en iyilerindendir. Saymaya gerek yok, bildiğiniz en pahalı markalar burada sokak aralarında dahi karşınıza çıkar. Adanın dar yollarında kaybolmayı ihmal etmeyiniz ve muhakkak dev limonların olduğu bahçeleri de ziyaret ediniz. Her bir köşe her bir yol size umulmadık manzaralar sunacaktır. Çektiğiniz fotoğraflarda sık sık sanki uçaktan çekmişsiniz imajı oluşacaktır. Dolayısıyla da bulunduğunuz yerden “hadi plaja gidip denize girelim” dediğinizde bu durumun yarım saat sürebileceğini göz önüne almalısınız. Kalabalıklara, çok yakın mesafeler için ulaşım güçlüklerine alışkın olmalısınız. Gücünüz varsa yürüyüşler için çok sayıda alternatifiniz var ve hepsi de güzel rotalardır. Capri’ye tercihen 1 gün ayırmakta fayda vardır. Liman, Capri, Anacapri derken, gezecek en az 3 bölge vardır, kolaylıkla gününüzü dolduracaktır.  

Unutmamanız gereken hususların başında bazen uzun yollar yürüseniz bile yolların sonundaki manzara noktalarına (mesela Migliera, Grotta Azzura veya Arco Naturale) ulaşmaktır. Buralarda değişik kayalıklar, adacıklar, yüksekten manzaralar göreceksiniz.

Buraya kadar gördüğünüz yüksekten manzaralar yetmedi ise Anacapri’den teleferik ile Monte Solaro adlı adanın en yüksek tepesine de çıkabilirsiniz.

POSİTANO 

Sorento’dan 50 dakikalık son derece dar ve virajlı kıyı yolculuğundan sonra ulaşabileceğiniz Positano’ya tren yok, günde 2 defa 16 Euro karşılığında binebileceğiniz feribot veya 1 saatte ulaşabileceğiniz sita bus adlı otobüsler var. Sorento’dan yola çıkıldığında Positano, Amalfi ve Ravello aynı sıradadır ve aynı yoldan da döneceksiniz. Dolayısıyla en iyisi erken kalkıp bu üçlüyü bir kerede gezip bitirmektir. Her birinde en az 2şer saat kalmakta fayda var. Yemek saatini de iyi ayarlayınız malum her saat açık lokanta bulmak zordur, gezmeye dalıp normal yemek saati dışında oturduğunuzda lokantadan kovulma olasılığınız yüksektir.

Positano, Amalfi kıyılarının çok sayıdaki film ve şarkıya konu olmuş, en meşhur ve en çok fotoğraflanan yerlerinden birisidir. Kalabalıktır. Lüks markalar, kaliteli dükkânlar ve Santorini’deki gibi tepe boyunca üst üste sıralanmış, manzaralı, pahalı konaklama tesisleri bulunmaktadır. Bütün bunlar alt tarafı 200 metre olduğunu sandığım tek bir kumsalın üzerinde konumlanmıştır. Türkiye’deki pek çok tatil köyünün kumsalı dahi Positano sahilinden daha büyüktür.

AMALFİ 

Aslında bölgenin genel ismi Amalfi olmakla beraber gerçek Amalfi Sorento’dan sonra bir 50 dakikalık kıyı yolculuğundan sonra ulaşacağınız Positano kasabasından da sonra tekrar bir 50 dakika daha seyahat ettiğinizde ulaşabileceğiniz bir koydadır. Bu bölgeye gidebileceğiniz veya bölgedeki trafikten bunaldığınızda kaçabileceğiniz bir dağ yolu da bulunmakla beraber; karar vermeniz gereken “kırk katır mı? kırk satır mı?” sorusu gibidir. Yani dağ yolu da epeyce uzun, bezdirici, maceralı ve manzaralıdır.

Kasaba bir koyun ve sahilin yaslandığı dik yamaca kurulmuştur. İçerisinde Duomo denilen bir dini yapı bulunur. Positano’da olduğu gibi ara sokaklarda dolaşmak manzaralı cafe’lerde atıştırmak son derece keyiflidir.

RAVELLO 

Öncelikle Ravello bir sahil kasabası değildir. Tersine dağ başında bir kasabadır ama çok şirin bir kasabadır. Bu kasabadaki Villa Rufolo; bahçeleri, terasları, binaları, heykelleri ve harika manzarası sebebi ile mutlaka görülmelidir. Enteresan bir şekilde daha iddiasız görünen bu kasaba tersine beklentilerinizin üzerinde bir tatmin veriyor. Kalabalık ama huzurlu bir atmosferi, pozitif bir havası var. Elbette bu kasaba da kaliteli, pahalı, nitelikli satış yerleri ve restoranlarla dolu ama hiç olmazsa daha ferah ve daha yürünebilir, yani fazlaca merdiven ve yokuş yok. Tarihi yapılar, bu kez bağlar ve yeşillikler ve uzaktan deniz manzarası insanı büyülüyor. Belki de yol boyunca uğradığınız diğer kasabaların dar ve kalabalık sokaklarından sonra çok daha sevimli geliyordur insana. Yine de biz şoförümüzün tavsiyesine uymayıp bu kasabayı sona bıraktığımıza pişman oluyoruz. Çünkü şoförümüz önce Ravello’yu ziyaret edip öğlen sıcağında bu serin dağ kasabasında yemek yememizi ve daha sonra akşamüstü serinliğinde Amalfi’nin yokuşlarında ve gün batımında vakit harcamamızı önermiş idi.

DİĞER GEZİ NOKTALARI 

Ben daha önce ziyaret ettiğimden tren veya karayolu ile giderken Napoli – Sorento arasında kolaylıkla ziyaret edebileceğiniz Pompei Antik Kenti’ni bu gezi programına dahil etmemiş idim ancak siz elbette ki; bölgeye gitmişken muhakkak görünüz. Pompei Antik kenti ile ilgili olarak internette yüzlerce kaynak olduğundan ben bir kez daha anlatmak istemem. Sadece görülmesi gereken en müthiş iki antik kent söyleyin derseniz biri Efes diğeri Pompei’dir derim.  Ayrıca bölgedeki Praiano balıkçı kasabası ile Ravello’nun da ilerisindeki Salerno şehrini de mümkün olması halinde seyahate eklemenizi tavsiye ederim.


NE YENİR 

İtalya’da üstelik gastronomi açısından İtalya’nın en zengin bölgelerinden birisindesiniz. Elbette ki; Napoli’de pizza yemezseniz haksızlık etmiş olursunuz. Fettucini alfredo gibi tüm makarna çeşitleri için de bu bölge bir cennettir. Mozarella, Parma gibi peynirlerin vatanı çok uzağınızda değil tabii ki en lezzetlilerini burada yiyebilirsiniz. Tabii ki bruschetta denilen üzeri domates fesleğen vb malzeme ile fırına verilmiş ekmek dilimleri muhteşemdir. Çeşitli Limonlu tatlılar ile profitorol ve tiramusu gibi tatlılar için de bölge son derece iyi bir merkezdir. Yine Limoncello denilen bir çeşit limon likörü için de en doğru adresdesiniz. Zaten Limoncelloyu nereden alırsanız alın herkes aslında Limoncellonun bir başka yerde daha müthiş ve kaliteli olduğunu söyleyecektir. Hatta İtalyanlara göre en iyi Limoncelloyu elbetteki anneleri yapar.