LJUBLJANA (lubyana okunur) SLOVENYA GEZİ REHBERİ
(Bled, Koper, Piran, Portoroz, Trieste)
GENEL BİLGİ:
Slovenya Avusturya’nın güneyinde, İtalya ile Hırvatistan arasında kalmış
Adriyatik denizinin kuzeyinde olsa da kıyıların çoğunu İtalya’nın Trieste
şehrine ve Hırvatistan’a kaptırdığından pek kısa bir sahil şeridi ile yetinmiş,
batısında Venedik, doğusunda ise Zagreb arasına konuşlanmış bir ülkedir.
Ülkemizde “Ljubljana’ya gittik” dediğinizde “orası neresi?” diyen ya da daha
önemlisi Lubyana diye telefuz ettiğiniz bu şehrin adını dahi anlayamayan
insanlar çoğunlukta iken Slovenya’nın ülkemiz için popüler bir destinasyon
olmadığı açıktır. Oysaki dürüst, arkadaş canlısı, nazik, İngilizce bilen
insanları ile kalabalık olmayan, düzenli, son derece güvenli ve sakin yapısı
ile ziyaretçi olmanın son derece kolay olduğu bir ülkedir.
Bu ülke genel
olarak pek bir yeşilliktir. Dolayısı ile bu ülkeyi ziyaret etmeniz için ilk
sebep doğal güzellikleri, ormanları, yeşili, dağları, gölleridir. Huzurlu,
kalabalık olmayan, nezih ortamları ile çekici olan bu ülke denizi ve deniz
tatili için de önemli sayıda Avrupalı turisti cezbetmektedir. Genel olarak;
yazları ılık ve yağışlı, kışları soğuk ve kurudur. Seyahatiniz boyunca
yanınızda şemsiye bulundurmanızı ve fazlaca değişken hava koşullarına
hazırlıklı olmanızı tavsiye ederiz. Doğal olarak; hızlı, gösterişli, eğlenceli,
gürültülü, bol alışverişli, büyük şehir hayatı şeklinde bir tatil beklentisi
olmamasında fayda vardır.
Öncelikle ben bile
Slovenya’ya gitmeden önce hakkında pek de bir şey duymadığımdan tereddüt ettim
ve ne yalan söyleyeyim ki içimden “acaba gitmeye değer mi?” diye geçirdim.
Şimdi gidip gelmiş birisi olarak söyleyebilirim ki “evet gitmeye değer” Yine de
gökdelenleri, şehir yaşamını, alışverişi severim diyorsanız Slovenya size çok
şey vaat etmeyebilir. Yağmuru sevmeyenler için de elbette tipik bir Avrupa
kenti olarak çok çekici olmayabilir. Peki Slovenya size ne vaat eder? En başta
“telaşsız bir hayat” vaat eder. Zaten nüfus kalabalık değildir, buna ek olarak
insanlar koşuşturma yerine huzur içinde ve telaşsızdır. Slovenya size sanat
vaat eder, yemyeşil bir tabiat içerisinde kirli olmayan bir çevre sunar. Hoşça
vakit geçirir, stressiz bir tatil yaparsınız.
Ülkenin genel
olarak çok ucuz veya çok pahalı olduğunu söylemek mümkün değildir. Yeme-içme
maliyetleri daha makul olmakla beraber, Avrupa’nın büyük şehirleri kadar olmasa
da orta halli Avrupa şehri kıvamında fiyatlar genel düzeyinden bahsedilebilir.
ULAŞIM:
İstanbul’dan THY’nin genellikle günde iki seferi vardır, 2 saatte ulaşılabilmektedir.
Tek sorun aşırı kalabalık Atatürk havalimanı ile aşırı tenha Ljubljana
havalimanı arasında şok olmamaya çalışmaktır. Özellikle bir süre kalarak;
dinginlik, sakinlik, nezihlik ve tenhalığa alıştıktan sonra Atatürk
havalimanına dönüş hafif çaplı bir travma yaratmaktadır. Joze Pucnik Havaalanı
şehir merkezine 26 km uzaktadır ve taksi ile 35-40 Euro, otobüs ile 4.10 Euro
karşılığında gidilebilir. Havaalanı oldukça küçüktür ve tren servisi yoktur.
Ülkeye trenle ulaşmak niyetinde iseniz www.slo-zeleznice.si
adresinden veya otobüsle gelmek isterseniz ise www.ap-ljubljana.si adresinden yararlanabilirsiniz.
Biz araç
kiralayarak ülkeyi dolaştık, araç kiraları makul idi. Kiralık araçla seyahatte
ücretli yol sorunu yok ama diğer ülkelerden kendi araçlarıyla gelenler için
haftalık, aylık vb bir paralı yol ücreti ödenmesi gerekiyor. Özellikle genel
şehir isimlerini değil de gezilecek turistik hedefi navigasyon cihazınıza girdiğinizde
çok daha rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.
Yine de araç kiralamak şart değildir. Ana seyahat noktalarının tamamına
tren veya otobüsle ulaşmanız mümkündür. Ljubljana’da kalırsanız, old town
civarında bir otel veya daha iyisi kalmak üzere doğrudan tarihi bir ev seçebilirsiniz.
Şehir içinde otobüse gerek yoktur, şehir dışı gezilecek yörelere ise yeterli
sayıda otobüsler vardır.
Hem çevre ülkeleri
hem de Slovenya’yı gezmek isteyenler için Ljubljana’dan hareketle aşağıdaki
mesafeleri verelim ki; seyahatlerini Venedik, Viyana, Salzburg gibi popüler
turistik destinasyonlar ile kombine edebilsinler: Trieste 110km, Zagreb 134km,
Venedik 249km, Salzburg 290km, Viyana 375km, Münih 408 km ve ayrıca kabaca
500km uzaktaki şehirler: Belgrad, Budapeşte, Milano, Split.
KONAKLAMA: Tüm
seyahatimiz sırasında Slovenyalılardan hep Güleryüz, hep yardımseverlik gördük.
Buna ek olarak bizim otel mi öyleydi genelde mi öyleler bilemem ama her zaman
“size nasıl yardımcı olayım” tarzında insanlar vardı. Sonuçta otellerden memnun
kaldık. Eğer araba kiralamadı iseniz Ljubljana’da şehir merkezinde
konaklamanızı öneririm. Araba kiraladı iseniz bu kez şehrin hemen kıyısındaki
yeşillikler içerisindeki otellerden birini seçmenizde büyük yarar var. Örnek
olarak; bizim odamızın manzarası pencerenin 20 metre ötesinde biten 30 metre
boyunda ağaçlar idi. Otel fiyatları Avrupa’nın büyük şehirlerinin altında olsa
da Türkiye ölçülerinde daha pahalıdır.
GÜVENLİK: Ülke dev
ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplı. Bu ormanların kenarında akşam karanlığında
tek başına çilek satan kızı veya orman kenarında gece tek başına yürüyerek
evine giden kızı gördükten ve güvenliğimizle ilgili hiçbir şüpheli durumla
karşılaşmadıktan sonra anladım ki bu ülke güvenlidir. İlla bir güvenlik önlemi
alacaksanız hastalanmamaya çalışın; hava koşullarının ciddi yakıcı veya
dondurucu olabilecek kadar değişebileceğini dikkate alarak farklı koşulara
uyabilecek kıyafetler bulundurmanızı tavsiye ederim. Biz 5 günlük gezimizde
tişörtle yandığımız, yağmurdan ıslandığımız, soğuktan donduğumuz anları
yaşadık.
GEZİ PROGRAMLARI:
Slovenya’da hava
her an değiştiğine, sıklıkla yağmurla karşılaşabildiğinize göre yapmanız
gereken gezi programlarını hava durumuna bakarak ayarlamaktır. Hava kötü ise
mesela Ljubljaniski Kalesi veya Bled gölü gibi manzaralı ve açık hava
şartlarında pek bir muhteşem olan yerlere olan gezilerinizi ertelemek, hava
güzelse tersine öncelik vermek gerekir. Malum Slovenya’da her zaman yağmur
tekrar tekrar gelebilir ertelemeye gelmez. İyi havada müze veya mağara
gezerseniz daha sonra bu iyi havaları bulamadığınızda çok pişman olursunuz.
LJUBLJANA : Şehri
anlamak için önce merkezi anlamalısınız. Merkez üç köprünün buluştuğu Preseren
Meydanı. Bu meydandan 5 dakika yürüyüş mesafesinde önemli görülecek yerleri, 10
dakika yürüyüş mesafesinde ikinci derecede görülecek yerleri ve 15 dakika
yürüyüş mesafesinde görmeseniz de olur tarzı yerleri bulacaksınız. Böylece
şehrin büyüklüğü hakkında da fikir sahibi oldunuz. Normal koşullarda 1 günde
gezebileceğiniz bir şehirdesiniz. Hava güzelse, müzelere gidecekseniz,
kafelerden zevk alacaksanız, festival, sergi vb takip edecekseniz, parkları da
göreyim derseniz, istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Küçük yuvarlak bir meydan
ve önündeki nehir üzerindeki 3 adet köprü ile şehir merkezini tanımlayabiliriz.
Haritalarda nehrin doğusunda gerçekte ise merkezin karşısındaki yeşil tepede
göreceğiniz kale (kale dediysek daha çok şato benzeri tek kuleli tarihi bina) ile
tepeyi ay gibi çevreleyen nehir ve etrafındaki tarihi mahaller ana gezi
rotalarınızdır. Şehre trenle gelenler için en iyisi kuzeydeki istasyondan
güneydeki nehir yönüne yürümektir.
Eğer sanat, sergi,
fuar, festival vb meraklısı iseniz bu şehir size çok fazla imkan sunar,
sergiler festivaller, sanat bitmez. Müzelere de meraklı iseniz en iyisi Turist
kartı satın almaktır ki bu sayede kale dahil müzeler, galeriler, şehir içi
otobüsler hatta internet ve bisiklet dahi ödediğiniz günlük 23, üç günlük 35
Euro rakama dahil olacaktır. Bu küçük şehirde 16 müze ve 9 sanat galerisi
sayabildim ama kitaplar 42 galerinin olduğunu söylüyorlar.
Nehir kenarında,
açık ve kapalı Pazar yerlerinde dolaştıktan sonra (nerede bunlar diye sormayın,
dedik ya Preseren meydanından 5-10 dakika yürüme mesafesi dolaşacaksınız işte
gözünüzden kaçmaz merak etmeyin) Ljubljanski kalesi gitmeniz gereken ilk
hedefiniz olmalıdır. Kaleye yürüyerek çıkmak da aslında çok zor değil ama finiküler
en kolay çözüm aslında. Pazar yerinin olduğu meydanın arkasında bu eğimli
asansörün girişini bulabilirsiniz. Bildiğiniz anlamda bir kale değil ama
ortaçağdan kalan hem manzarası ile hem de aktiviteleri ile ilginizi çekecek
tarihi bir mekândır. İçerisinde ana gözetleme kulesi, müzeler ve galeriler,
sergiler, interaktif gösteriler, tarihi kıyafetli kişiler ve elbette nefis bir
manzara bulunacaktır. Tercihen yan bahçeye de bakarsanız evlilik ve diğer
sosyal törenler için bir numaralı adres olan bu bölgede muhakkak ki birilerinin
özel bir gününe rastlarsınız ve bu bölgeden değişik bir yol ile mesela turist
treni veya ağaçlar arasında yürüyerek inmek gibi zevkli alternatifleri
deneyebilirsiniz.
İster istemez
gezeceğiniz yapıların başında köprüler gelecektir; mimar Joze Plecnik
tarafından yapılan taştan ve katlı yapısı ile Tromostovje Köprüsü, Ejderha
Köprüsü, Cevljarski Köprüsü, Üçlü Köprü başlıcalarıdır. Vaktiniz varsa ve hava
da güzelse muhakkak bu köprülerin sağına soluna oturup gelen geçeni seyredip
şehrin havasını koklayınız, gece manzarasını da kaçırmayınız.
Şehrin merkezden 10 dakika yürüme mesafesi kısmını geçerek kuzey doğusuna doğru çıkarsanız Etnografya müzesini ve karşısında Türk sanatçıların eserleri de dahil Seramik eserlerin sergilendiği Ulusal Müze kısmını görebilirsiniz. Zaten Metelkova bölgesi de bu binaların hemen 50 metre ilerisindedir. Bu bölge duvarları uçuk kaçık boyanmış binaları, farklı sanat anlayışı ve partileri ile meşhurdur.
Ljubljana’da
yapmadan gelmemeniz gereken unsurların başında tercihen geceleri nehir
kenarındaki kafe-restoranları dolaşmak ve vaktiniz elverdiğince Tivoli parkına
gitmektir. Gerçi eğer Slovenya’da Bled gölü ve diğer kırsal kesimde fazlaca
vakit geçirecekseniz yeşile doyacaksınız demektir. Yine şehrin ortasından geçen
Ljubljanica adlı nehir üzerinde tekne turu alabilirsiniz. Batıl inançlarınız
varsa şehirde dilek dileyip de üzerine asma kilit takabileceğiniz bol miktarda
köprü hizmetinize sunulmuş durumdadır, anahtarını nehre atmayı unutmayınız,
yoksa dileğiniz gerçekleşmez.
Çocuklu
ziyaretçiler Haus of Experiments adlı bilim müzesini, şehirdeki küçük turist
trenini ve Tivoli parkını, BTC Citydeki su parkını deneyebilirler.
BLED GÖLÜ:
Ljubljana şehrine 54 kilometre ötedeki Triglav Milli Parkında yer alan bu bölge
dünyada turistler tarafından en fazla fotoğraflanan alanlardan birisidir. Eğer
gözünüzün önüne yemyeşil bir doğa içerisindeki bir göl ve gölün ortasında sivri
kuleli masalsı bir yapı fotoğrafı geliyor ise burası Bled’dir. Ljubljana’dan
saat başı kalkan otobüslerle 7 Euro karşılığında doğrudan veya tren + otobüs
ile aktarmalı gitmek mümkündür.
Bled gölünü hava
durumuna göre değişik önceliklerde gezmekte fayda vardır. Normal olarak kaleden
(Bled Castle Museum 4260 Bled) başlamakta fayda olabilir. Öncelikle
karıştırılmaması gereken şey şudur; Kale dediğimiz şey gölün kenarındaki bir
tepede göle çok yüksek bir uçurum ile bağlı olan ve gölün ortasındaki adada
bulunan sivri kuleli binaları en iyi görebileceğiniz manzaralı tarihi mekândır.
Yani adaya göle ve tüm çevreye yukarıdan bakan süper manzaralı yerdir. Elbette
ki; kıyı boyunca yani gölün her bir yanından zaten gölün ortasındaki adayı
fotoğraflayabiliyorsunuz, buranın farkı yukarıdan ve en geniş görüş açısını
vermesidir. Kalenin bahçesinde ve manzaralı teraslarında son derece hoş vakit
geçirilebileceği gibi içerisindeki 9 Euro karşılığında girilecek müzede ayrıca
tarihi paralar, kıyafetler, taşlar, eşyalar ve fosiller gibi tipik müze materyali
görülebilir.
Daha sonra gölün
ortasındaki şato benzeri ve sivri bir çan kulesi içeren kiliseye yolculuk
planlanabilir. Vakit durumunuza göre ve doğaya olan sevginize göre gölün
etrafında yapacağınız yürüyüş de unutulmayacak anılar bırakacaktır. Gölün
çevresinin aralıksız ve hızlı yürüyerek bir saatte, rahat ve molalar verilerek
2 saatte yürünebileceğini dikkate alınız. Hava bozar ise restoranları veya
kaledeki müzeyi deneyiniz. Bled'de Emerald Adası'na "Pletna" adı
verilen geleneksel tahta botlar ile geçmek mümkündür. Bu gondol irisi yassı teknelerle adaya geçiş
için kişi başı 12 Euro talep edilir. Adaya varıldığında 99 merdivenle çıkılan
bir "Dilek Çanı" vardır. Doğrudan kıyıdan başlayıp yükselen genişçe
merdivenler enteresan bir görünüm sunar.
Biz Bled’de
binmedik ama göl kıyısındaki tepeden aşağı ray üzerinde kayan kızaklar Türkiye’de
olmayan güzel bir eğlence türüdür vaktiniz elverirse ve çok küçük olmayan
çocuğunuz varsa ilgisini çekecektir. Ayrıca biz kiralık araçla gittiğimizden
dönüşte kasıtlı olarak otoyolu değil ormanlar arasından kıvrıla kıvrıla giden
dağ yollarını seçtik ve Ljubljana – Bled arasındaki büyük alışveriş merkezine
uğradık burası yerel insanların gittiği bir yer idi, içinde Casino olan ve daha
gelişmiş bir alışveriş merkezi BTC City
(Šmartinska 152, 1000 Ljubljana) ise Ljubljana şehrinin 4 kilometre
doğusundadır.
SKOFJA LOKA :
Ljubljana’dan 21 kilometre ötede 40 dakikada otobüsle de gidebileceğiniz
ortaçağ kasabasıdır. Güzel manzaraları, nehir kenarı evleri yanında daracık yollardan
Slovenya kırsalının havasını koklayarak, ulaşılan bu kasabada yarım gün
geçirilebilir.
SLOVENYA KIYISI: KOPER,
PIRAN, IZOLA, PORTOROZ, VE İTALYA’NIN TRİESTE KENTİ
Ljubljana’dan
güneye doğru aracınızla 1,5 saat ve otobüs ya da trenle 2 saat kadar yol
aldığınızda Adriyatik denizinde Venediğin karşı kıyılarına tekabül eden İtalya’nın
meşhur liman kenti Trieste ile Slovenya’nın kıyı kasabaları olan Koper, Piran,
Izola ve Portoroz gibi sahil kasabalarına ulaşılabilir. Teorik olarak bu
bölgeleri bir günde bitirmeniz mümkündür ama ya yorucu ya da yüzeysel
olacaktır, o sebeple tercihen en az 2 gün ayırmanızda yarar vardır. Slovenya
sınırları içerisindeki kıyı 47 kilometredir. Portoroz ana tatil beldesinin
adıdır. Piran, Koper ve Izola ise tarihi ve kültürel çekicilikleri ile meşhur
kasabalardır. Vaktiniz kısıtlı ise sadece Koper ve Piran’ın görülmesi
yeterlidir.
Bu kasaba ya da
küçük şehirlerde Casino’lar da bulunur. Casinolar aynı zamanda çeşitli
festival, organizasyon ve aktivitelerin yapıldığı otel kompleksleri ile
desteklenirler.
Eğer araba ile
kuzeyden Ljubljana yönünden veya batıdan Venedik yönünden geliyorsanız
öncelikle İtalya’nın Trieste kentinden başlayabilirsiniz. Aksi takdirde Koper
kasabası bölgeye ulaşımın merkezidir.
Çünkü Ljubljana’dan 10-12 Euro civarındaki biletlerle günde en az 5 tren
ve 12 otobüs seferi yapılan ana merkez Koper’dir.
Bölgenin en
belirgin özellliği Ljubljana’nın soğuk Avrupalı havasına karşın buranın sıcak
Akdenizli karakteridir. Zaten İtalyanca dili çevrede çokça görülür, pizzacılar
çoktur, ahali tipik Akdenizli rahatlığındadır, mimari Venedik tarzına kaymaya
başlar vs.
KOPER: Koper
merkezde gezmenizi önereceğimiz alan kabaca daire şeklindeki eski şehir
kısmıdır. Bu bölgenin üst kısmı büyük yolcu gemileri limanına inen dik bir
tepedir. Sol kısmı yani hafif eğimli şekilde batıya denize doğru inen kısımda
ise marina bulunur. En ortada ise elbette ki; şehir merkezi vardır ve doğal
olarak buradan başlamanız yerinde olur. Şimdi hiçbir zaman okuyup telaffuz
edemeyeceğiniz Cevljarska caddesinden gidin, Zupanciceva sokağına dönün gibi
açıklamalar yapmayacağım. Kuleyi kendinize kerteriz noktası olarak belirleyin.
Çan kulesi olarak geçen bu kule 54 metre yüksekliktedir gözünüzden kaçmaz.
Aslında Roma savunma sisteminin bir parçasıdır. Gücünüz varsa 204 basamak tırmanırsanız
manzara garantisi veriliyormuş ama ben çıkmadım. Merkezdeki meydanda bir de
tarihi kafe var isterseniz uğrarsınız, Venedik tarzı, ince stun üzerine kavisli
kemerlerinden tanırsınız. Kulenin karşısındaki ana caddeden girin, cadde
dediğime bakmayın daracık tarihi bir yoldur. Aşağı doğru gezmeye başlayın. Bu
noktadan sonra yapmanız gereken kaybolmanın keyfine varmaktır. Sonuçta
eğri-büğrü tarihi sokaklarda kâh oraya kâh buraya savrulacaksınız. Ne
yaparsanız yapın sonuçta bir şekilde denize ulaşırsınız. Deniz kıyısı hem
güzeldir hem de şenliklidir. Mutlaka bir takım aktiviteler, satıcılar,
konserler bir şeylere rastlarsınız. Kumsalı da fena değil. Börek ya da dondurma
yiyerek sokaklarda dolaşmak keyiflidir. Deniz kenarı kafeler size Türkiye’yi
hatırlatır. Ara sokaklarda bu kez yukarıya doğru yürüdüğünüzde bir şekilde
kuleyi bulursunuz nasıl olsa. Tarihi sokaklarda dolaşmak hoşunuza gidecektir.
Katedral ilginizi çeker mi bilmem ama bu bölgede tuz üretimi önemli olduğundan,
tuz üretimi ile ilgili Taverna (St. Mark’s Salt Warehouse) Marinaya doğru
gittiğinizde Carpacciov Meydanında (eski şehrin deniz seviyesi ile buluştuğu
yerde) görülebilir.
IZOLA: Küçük bir eski
Venedik limanına sahip tipik bir balıkçı kasabasıdır. Kıyısında ve rüzgarlı
tarihi sokaklarında kısa bir yürüyüşü hak eder. Sizi yormaz, huzurlu bir kafe
veya restoranlarında dinlendirir. Gregorciceva Caddesindeki Besenghi binası
eniyi tarihi yapısıdır.
PİRAN : Slovenya kıyılarında muhakkak görülmesi
gereken bir numaralı kasaba Piran ve iki numaralı kasaba ise Koper’dir. Çünkü
Piran daha bir görsel, fotografik bir duruşa sahiptir. Bir yarımada üzerine
kurulmuştur ve önce yüksekçe bir tepeden kasabaya doğru yaklaşılır. Yarımadanın
ortasındaki tepede bir kilise ve görsel bir çan kulesi olduğundan, hem güzel bir
marina ve önünde Akdenizin en büyük kıyı meydanı hem de ileri doğru sivrice bir
burun boyunca tarihi küçük yapılarla Akdenizli ve Venedik etkisindeki atmosferi
ile ziyaretçilerini etkilemektedir.
Ortaçağ yapıları ve
kültürel mirası ile dev bir açık hava müzesini andıran şehir bir yarımada
üzerine kurulmuş olup araçla girilmesi mümkün değildir. Bu yüzden de şehir
dışına zahmetli bir yürüyüş yapmamak için girişte park ettiğiniz arabada bir
şey unutmamak gerekir. Başlıca; adını bestesi Guseppe Tartini’den alan Tartini
Meydanı'nın, tepedeki St. George Kilisesi'nin ve çan kulesinin, Venedik gotik
tarzı evlerinin, şehir surlarının, deniz feneri ve eski Venedik limanının
gezilmesi gerekirse de aslında tüm eski sokakları dolaşmakta fayda vardır. Hoş
bir deniz kıyısı atmosferi olsa da kumsalı yoktur veya kayalarla doludur.
PORTOROZ: Aslında
adı Port of Roses yani “güller limanı”dır. Bu kez tarihi güzellikler değil, bir
kıyı tatil kasabasının tüm olanakları sunulmaktadır. Bu kasabada kumsallar,
restoranlar, oteller, spa merkezleri, casinolar, marinalar, yatlar, su
sporları, konferans ve toplantı merkezleri; özetle tatil ve eğlenceye dönük her
türlü aktivite fazlasıyla mevcuttur. Dolayısıyla turist yığınlarını kendisine
çekecek özelliktedir.
TRIESTE – ITALYA: Slovenya
gibi tenha, sakin, huzurlu, telaşsız bir ülkeden Trieste’ye girdiğinizde,
çılgın İtalyan motosikletleri sağınızdan solunuzdan geçerken karmaşık bir şehir
içi trafiğinin ortasına düşmek insanı strese sokuyor doğrusu. İlk bakışta tam
da kültürünü anlayamadığınız kısmen İtalyan kısmen kimliksiz, ruhsuz bina ve
yollar tedirgin edici geliyor. Daha sonra şehrin kıyısında denize bakan merkez
meydanına (Piezza Unita) geldiğinizde bu kez ara sokaklardaki rahat ve fazla
konuşkan Akdenizli kültürü sizi gevşetiyor. Eğer doğru mesai saatlerinde gitti
iseniz; meydan çevresindeki sokak ve alışveriş caddeleri canlı bir İtalyan
hayatı sunuyor. Şehrin iç kısımlarından ve ticari merkezlerinden ise gereksiz karmaşası,
görsellikten uzak ve kirli yapıları sebebiyle uzak durunuz.
Şehrin 7 kilometre
dışında deniz kıyısındaki Miramare Kalesi bölgede görülmeye değer en önemli
mimari yapılardan birisidir. 9 Euro karşılığında gezilebilir (Via Miramare
34151 Trieste) Özetle şehrin merkez ve kıyısında dolaşmak dışında fazlaca
görsel ve ilgi çekici noktası bulunmamaktadır. Vakti olanlar Borgo Teresiano
bölgesini dolaşmayı deneyebilirler. (Via San Lazzaro 20, 34122 Trieste)
SLOVENYA’DA DİĞER
SEYAHAT ALTERNATİFLERİ
PREDJAMA VE
POSTOJANA: Ljubljana’dan güneye Adriyatik denizine Koper ve Pirana vb giderken
yol üzerinde 54 km sonra görebileceğiniz Predjama ve Postojna için öncelik
verilip verilmemesi konusunu size bırakıyoruz. Elbette ki; bu geziyi kapalı
yerlerden hoşlanmayanlara önermiyoruz. Öncelikle otoyola daha yakın olan
ziyaret noktası Postojna mağarasıdır. Bu mağarada sıcaklık yaz-kış 7-9 derece
olduğundan sıkı giyinmek gerekir. Önce raylı araçlarla mağaranın derinliklerine
girilir ve sonra rehberli olarak gezilir. Dünyada sadece bu mağarada yaşayan
20-25 cm boyundaki kertenke benzeri hayvan görülür. Daha sonra 12 km kadar
içerideki Predjama Kalesine gidilir. Predjama Kalesi tıpkı Sümela Manastırı
gibi dik bir yamacın içinde inşa edilmiştir. Ayrıca rehberli turlar eşliğinde
ve dağıtılan fenerli baretler ile Kalenin altındaki Predjama Mağarası
gezilebilir. İçeride aydınlatma sistemi olmadığından sadece bu fenerler ışığında
gezilebilmektedir. Dik merdivenler ve yarasalar sebebiyle herkese tavsiye etmek
güçtür. Vaktiniz var ise ve hazır da kapalı yer korkusu olmayan ve iki mağara
dolaşmış insanlar olarak 30 km daha içeriye yol alıp Idrija’daki civa madenini
ve Idrija Kalesini’de görmeyi değerlendirebilirsiniz.
MARİBOR : Vaktiniz
olursa gidebileceğiniz ve öncelik vermeniz gerekmeyen Ljubljana’ya 130 km
uzakta ülkenin ikinci büyük şehirdir. Şehrin ortasından Drava nehri
geçmektedir. Franciscan Kilisesi, Maribor Kalesi ve Müzesi, Drava nehri
kenarında bulunan eski şarap evi, ana meydandaki belediye binası gezilebilir.
ALIŞVERİŞ : Büyük
alışveriş yerleri şehir dışında olduğundan araba kiralamadı iseniz ulaşmanız
zordur. Bu durumda şehirlerden alışveriş çok fazla bir imkân sunmaz zaten çok
da fazla önerimiz yok. Mesela Slovenya Balları meşhur, zaten bu kadar yeşillik
bir ülkeden bal alınmayacaksa nereden alınır ki? Lavanta da aynı şekilde; Alp
dağlarının lavantalarını buradan almayacaksanız nereden alacaksınız?
Ljubljana’da bulunduğunuz gün Pazar ise bitpazarına göz atmayı
deneyebilirsiniz. Şarapları konusunda da iddialılar. Şehirdeki kapalı pazaryeri
daha çok şarküteri içeriyor. Nehir kenarında ise çeşitli satıcılardan oluşan
açık bir Pazar da var.
NE YENİR: İlginçtir
geziniz boyunca her yerde olmasa da biraz sağa sola baktığınızda kolaylıkla börek
ve ayran bulabileceğiniz bir yerdir Slovenya. Biz gezi boyunca yediklerimizin
niteliğinden memnun kaldık ancak genel dünya mutfağından yemekler yedik. Yine
bize mi rastladı bilemiyorum yemeklerin malzemesi hep normalden bol tutulmuş
idi. Fiyatlar da Avrupa geneline göre daha makul idi. Örnek olarak; bir parça
börek veya pizza ayakta yemek koşulu ile 2 Eurodan, markette 1.5 Euro olan bira
pub’da 3 Euro karşılığında satın alınabiliyordu. Sonuçta özetle yemek-içmek
konusunda olumsuz bir deneyimimiz olmadığını söyleyebiliriz.
Maalesef
rastladığımız yerel Sloven yemekleri hep domuz sosisleri vb. bize uymayan
şeyler içerdiğinden hiçbirisini denemek imkanı bulamadık. Esasen yerel Sloven
yemekleri listesi olarak baktığımızda (Kranjska Klobasa veya Kravavice gibi)
domuz sosislerinden başlıyor ve Zlikrofi gibi kanatlı veya yine içine peynir vb.
konup da domuzlu olmayanı bulabilirseniz Struklji gibi hamurlu mantı benzeri yemeklere
kadar gidiyor. Dedik ya biz denemeye içimizin elverdiği tavsiye edebileceğimiz
bir yemeğe rastlayamadık. İlla deneyecekseniz Gibantica adlı milli tatlılarını
veya Potica adlı bir çeşit rulo pastayı tatmanızı öneririz.
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
BLED GÖLÜ:
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi, Ejderha Köprüsü,
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Ljubljanski kalesi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
LJUBLJANA: Şehir Merkezi
Merhaba,yakında yapmayı planladığım gezi ile sizden çok güzel bilgiler edindim,sağolun.Yazı sonrası paylaştığınız fotoğraflar ise olağanüstü.Fotoğrafların altına çekildiği yerle ilgili not yazsanız daha da etkili olurmuş.Bilgi paylaşımınız için çok teşekkürler.Nice güzel seyahatleriniz olsun.
YanıtlaSil