İTALYA’NIN AMALFİ SAHİLLLERİ GEZİ REHBERİ
(Napoli, Sorrento, Positano, Amalfi, Ravello, Capri
Adası)
Öncelikle Amalfi
Kıyıları neresidir? Biraz inceleyelim. Eğer İtalyayı çizmeye benzetirsek Amalfi
çizmenin ön bilek kısmına denk geliyor. Roma ülkenin ortalarına doğru bir
konumdadır. Napoli Roma’nında aşağısında yer alır. İşte Napoli’nin de güneyinde
sırası ile başı dumanlı Vezüv yanardağı, Pompei Antik Kenti, Sorrento,
Positano, Amalfi ve Ravello bulunuyor. Aslında; Amalfi hem bölgenin adı hem de
bölgedeki bir sahil kasabasına verilen isimdir. Gözünüzde canlanabilmesi için
bu bölgeyi ve arazi yapısını; Antalya Merkezdeki falez ve uçurumlara,
Anamur-Gazipaşa, Kaş-Kalkan, bazı Karadeniz kıyılarına benzetebilirsiniz.
Özetle denize dik, bol manzaralı, bol uçurumlu, kısa çakıl sahiller ve
kasabalarla süslü bu arazi yapısı ziyaretçilere büyük bir görsel şölen sunmaktadır.
Dik coğrafi yapı öylesine belirleyicidir ki; gezerken ancak Karadeniz’de
rastlayabileceğiniz ilginç mimari çözümler görebilirsiniz. Örnek olarak;
arabasını evinin üstüne park eden ya da bir başka değişle yoldan girişe park
yeri, altına teras, altına yatak odası inşa etmek gibi dikine aşağı yönde villa
inşası gibi yöreye özgü dâhiyane çözümler bulabileceksiniz.
Kuzeydeki Napoli’den
güneydeki Sorento’ya arabayla 1.5 saate, trenle veya denizyoluyla yaklaşık 2
saatte gidebilirsiniz. Yolda Vezüv
yanardağını geçecek ve yolun tam orta noktalarında taşlaşmış cesetleriyle
meşhur Pompei antik kentini göreceksiniz. Sorento’dan sonraki durak Positano 50
– 60 dakika ve daha sonraki Amalfi ise yine yaklaşık 1 saat sürecektir. Daha
sonra Ravello’da yarım saat kadar sürecektir. Şimdi bu süreler size bir şey
ifade etmemiş olabilir. Çok önemli bir kısmı bilmediğiniz için paniğe
kapılmıyorsunuz. Bahsettiğimiz alan İzmir’den Çeşme’ye kadar ya da Kadıköy’den
Gebze’ye kadar bir mesafedir. “Eeee ne var yani biz İstanbul’da daha kısa
mesafeleri daha uzun zamanda gidiyoruz” diyenlerdenseniz sorun yok ama benim
gibi İzmir’deki evinden çıktıktan 45 dakika sonra Çeşme’de denize
girenlerdenseniz, bu durum sizi bozar biraz. Son olarak; Capri adasına ise en
yakın nokta olan Sorento’dan yavaş gemi ile 1.5 saatte 13 Euro karşılığında
veya hızlı gemi ile 45 dakikada 20 Euro karşılığında geçebileceğinizi
belirtelim.
AMALFİ’YE GİTMELİ MİDİR? İlk
incelememiz gereken konu “bu bölgeye gerçekten gitmeli miyiz?” konusudur.
Yıllar önce yaptığım bir Kaliforniya seyahatinde elimdeki rehber kitap “ölü
vadi” hakkında şöyle söylüyordu;
1. Mecbur değilseniz gitmeyin. (Bildiğiniz çöl bir şey yok, ne ağaç ne ev)
2. İlla gidecekseniz bari yaz sıcağında gitmeyin. (Zaten çöl sıcağı var)
3. Yine de gidiyorsanız yanınızda yedek yiyecek, su, benzin vb bulundurun.
Çünkü tarihte
binlerce altın arayıcısının öldüğü bu bölge 50 dereceleri bulan aşırı sıcak,
saatler boyu tek bir ev ya da insana rastlamayacağınız, suyun olmadığı olursa
da zehirli olduğu tam bir çöl bölgesi idi. (Sonucu merak ediyorsanız: “yaz
mevsiminde gittim!”)
Benim yazılarım
“ben şuraları gezdim haberiniz olsun” veya “yolda bir teyzeye rastladım, yağmurlu
bir gündü, bir pizza yedik ki” tarzı sadece beni ilgilendiren yazılar değil.
Mümkün olduğu kadarı ile benden sonra gideceklere rehber olmaya çalışıyorum. Bu
sebeple de bana göre Amalfi sahillerine;
1. Fransa’nın Cote D’azur sahilleri (Nice, Cannes vb), İspanya’nın
Barselona’sı, Yunanistan’ın Santorini’si, Mikonos’u gibi daha zahmetsizce
görülebilecek dünyanın bir çok benzeri güzel bölgesi varken öncelik vermeniz
gerekmeyebilir, bölge oldukça zahmetli bir bölgedir. Çok azimli değilseniz
gitmeyin. Güzel bir bölge midir? Evet güzeldir ama kaprisli güzel. Dikkat
ederseniz Capri adası da burada.
2. İlla gidecekseniz bari yazın gitmeyin. Neden mi? Binlerce merdiven,
yokuş, dar yollar, trafik, park vb bu sıcakta, bu kadar “Capri”se hazır
mısınız?
3. Yine de gidiyorsanız yanınızda ek para ve kredi kartı bulundurun, sıradan
bir yer değil, sosyetik ve varlıklı insanların tercih ettiği bir bölgedesiniz. Küçük
ve meşhur kasabalarda otopark için saatlik 4 Euro, plajda şezlong için 20-30
Euro istenebilir. İstanbul’da adalara gitmeye benzemez, 40 dakika ötedeki Capri
adasını görüp gelmek için dört çeşit vasıtaya toplamda kişi başı 60 Euro’dan
fazla ödeyebilirsiniz. Özetle bu bölge İtalya’nın Türkbükü’sü veya Alaçatı’sı
olarak kabul edilebilir. Sonuçta bence bu gezi için bu harcamalara değer ama bu
seyahati düşünenlere rehberlik etmek isterim ki; düşük bütçelere hitap eden bir
gezi rotası değildir.
4. Kendinize her zaman sabırlı olmayı telkin edin, çünkü bu bölgeye
gidenler İstanbul’da trafiğe çıkanlar gibidir, ne kadar zengin olursanız olun,
ne kadar para harcarsanız harcayın, sonuçta ulaşım ve park çilesi çekersiniz.
5. Seyahat katılımcılarının merdiven çıkma, yokuş tırmanma gibi
faaliyetler için yeterli fiziksel dayanıklılığa sahip olduğundan emin olunuz.
Gezilecek noktalar genellikle dikey konumlanmıştır. Gezilmesi gereken iç ve
tarihi bölgelerin tamamı sadece yokuş veya merdivenden oluşan yürüyüş
yollarıdır, yani yürümeksizin taksi tutabileceğiniz veya turist treni veya
otobüsü bulabileceğiniz yerler değildir. Yaşlı, engelli ve çocuklara göre
olmadığını söyleyebilirim.
Özetle Amalfi’de
seyahat etmeyi; güzel ama kaprisli bir kadına veya İstanbul’da yaşamaya
benzetebilirsiniz. Bu duruma ilk sebep; bölgenin pahalı bir bölge oluşudur. Bu
pahalılığa karşın her zaman üst düzey bir hizmet alamayacağınız da aşikârdır.
Trenler döküntü banliyö kalitesinde, otobüsler küçük, klimasız, kalabalıktır,
bir sürü para verdiğiniz feribotlar veya oteller de pek matah değildir.
Restoranın kapısında kuver almıyoruz deyip içeride sizden kuver istenebilir,
para alıp verdiğiniz her anda size “yanlışlıkla” eksik para üstü verilebilir.
Bölgede sizi en çok
zorlayacak konu ulaşımdır. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi hayatınızı ulaşıma
göre planlamanızda fayda var. Çünkü öncelikle yol olarak size sunulan şey salonunuzdaki
yemek masanızdan biraz daha uzundur hepsi o kadar. Üstelik de kazara yol biraz
daha geniş ise buraya şehrin 10 kilometre dışında olsa dahi derhal araçlar park
ederek toplam yol genişliğini tekrar yemek masanız boyutlarına indirgerler.
“Ben zenginim taksi tutarım arkadaş” diyebilirsiniz ama elbette ki taksiler de ucuz
olmadığı gibi sonuçta aynı yolları kullanırlar. Yine de gözünüz çok da
korkmasın sonuçta bütün bu şartlara rağmen ben bu bölgeyi ziyaret etmekten
dolayı pişman olmadım. Ayrıca Positano-Amalfi-Ravello üçlüsünü bir günde ve
günlük şoförlü araç kiralayarak hallettik. Sonuçta İtalya’da Türkiye’ye
benziyor, derdiniz söylerseniz, feşmekan amcanın oğlu sizi arabasıyla her yere
götürüyor. Ayrıca bir şey itiraf edeyim. Maalesef İtalyan’lara pek de
güvenmediğimden bu şoförlü araç konusuna fazla ihtiyatlı yaklaştım. Gidilecek
yerleri, süreyi ve fiyatı on defa onaylattım. Ancak gezi boyunca sürücümüz son
derece doğru ve dürüst davrandı. Gram İngilizce bilmeyen bu sürücümüz ve gram
İtalyanca bilmeyen yolcular olarak günün sonunu “kırk yıllık kanka” kıvamında
bahçede aile bireyleriyle mangalda enginar yaparak kapattık. Bu arada yeri
gelmişken söyleyelim. Bu bölgede mangalda enginar pişirme gibi bir adet var ve oldukça
lezzetli. Bulabilirseniz denemenizi tavsiye ederim.
“Ben araba
kiralarım arkadaş” diyorsanız öncelikle rahat etmek için Türkiye’de küçük sınıf
dediğimiz araçlardan daha da küçük bir araç tercih etmenizi tavsiye ederim. Yoğun
bölgelerde park için önceden rezervasyon yapmanız gerekebilir. Gözünüzde
canlanması için revaçta bir tatil bölgesinin tüm yükünün Beyoğlu’nun ya da
Kadıköy’ün arka sokakları genişliğinde yollar tarafından karşılandığını
düşünün, bu yolların bir yanının duvar gibi yüzlerce metre yüksekliğinde
kayalık ve diğer yanının ise Antalya merkezdeki falezler gibi yüzlerce metre
uçurum olduğunu, kıvrıla kıvrıla onlarca kilometre boyunca gittiğini düşünün. İşte belediye otobüsünde, minik bir kiralık
araçta, takside veya limuzinde olmanız fark etmez imkânlar budur ve yoğun
mevsimlerde sıcak güneş altında canınızdan bezdirebilir.
NASIL VE NE ZAMAN GİDİLİR? Yazın
ve Kışın gidilmez. Burası denizi ile meşhur bir tatil beldesi, kışın Antalya’ya
gitmek ne kadar yavan oluyorsa ve her taraf kapalı ise burada da öyledir.
Türkiye’den en pratik ulaşım uçakla Napoli’ye gitmektir.
NAPOLİ Doğrudan Napoli’de vakit
harcamak yerine öncelikle güneyde gezilecek yerler gezilip daha sonra Napoli’ye
vakit ayırmakta fayda var. Asıl güzellikleri yeterince gördükten sonra dönüşte
vakit ayrılabilir.
Napoli’yi gezerken biraz
şehrin pis, biraz da ahalinin gelir seviyesinin düşük olduğu izlenimine
kapılacaksınız. Yani koyu renkli bakımsız pis duvarlar, orda burda çöpler,
balkonlardan sarkan çamaşırlar vb Amalfi sahilleri ile tezat oluşturacaktır. Sadece
yayalara ayrılmış dar ve tarihi sokaklarda gezmek oldukça ilginç gelecektir.
Alışveriş yapacaksanız bu gezinin sosyetik destinasyonları yerine Napoli’ye
öncelik verebilirsiniz. Gezmeye Plebistico meydanından başlayabilirsiniz. Bu
meydandaki kilise ilginizi çeker mi bilmem ama bölgede küçük Vatikan olarak
adlandırılır. Via Toledo caddesi boyunca hediyelik dükkanlarını bulabilirsiniz.
Milano’dakine benzer üstü cam kaplı Umberto adlı kapalı tarihi çarşı da
gezilebilir. Castel Nouvo liman yakınındaki tarihi kaledir. Santa Lucia’daki
tahta masalı kafelere oturup sahili seyredebilirsiniz. Bunun dışında da
gezilebilecek akvaryum, müze gibi olanakları da mevcuttur.
SORENTO
Öncelikle eğer karayoluyla
geliyorsanız şehre girmeden önce yol kenarındaki manzara noktalarından birinde
durup yukarıdan şehrin fotoğraflarını çekmekte fayda var.
Uçakla Napoli’ye
inildikten sonra Banliyo treni gibi circumvesuviana adı verilen pek de matah
olmayan bir trenle 1-2 saatte Sorento’ya geçip, bu şehri konaklama merkezi
seçerek çevreyi dolaşmak en iyisidir. Dedik ya seyahat zor diye. Havaalanından
taksi ile gelseniz 100 Euro tutuyor. Feribot ile gelseniz, limana kadar metro
veya otobüs sonrasında feribot gerekir. Otobüs deseniz yine merkezden aktarmalı
olacaktır. Tren olsun dediğinizde ise trenler kaliteli değil ama bence hız ve
pratik olması açısından en iyisidir.
Eğer “ben balayı
veya romantik bir tatil yapacağım, şehir şehir gezme niyetinde değilim, param
da var” diyorsanız elbette ki Positano veya Capri adası sizin için isabetli konaklama
alanları olacaktır. Aksi takdirde ulaşımı zahmetli ve birden fazla vasıta
değiştirmeyi gerektiren bu şehirlerden her gün çevre gezisi yapmak sıkıntılı
olabilir. Örnek olarak; çok param var harcayabilirim deseniz bile helikopteriniz
olmadığı müddetçe; Capri adasında kalan birisi için çevreyi gezmek her zaman
için çok sayıda vasıta değişikliği gerektirir ki sizi canınızdan bezdirecektir.
Sorento falezler
üzerine kurulu, bolca uçurum kenarından güzel manzara seyredebileceğiniz,
denize dokunabilmek için asansör veya taksi-belediye otobüsü vb kullanmanız
gereken güzel ama küçük bir şehirdir.
Hoş dükkanlar,
limoncello vb limon ürünleri satıcıları, restoranlarla kaplı ara sokaklarında
yürümek zevkli olacaktır. Bol miktardaki manzarasından kah yukarıdan kah
aşağıdan fotoğraflayarak yararlanmak şarttır. Hem Capri adasında hem de bu
bölgenin tamamında iri limonlar pek bir meşhurdur. İri derken neredeyse çocuk
kafası kadar iriden bahsediyorum.
CAPRİ ADASI
Napoli’den “Calata
Porta di Massa” veya “Molo Beverello” limanlarından Capri adasına her gün çok
sayıda 20 Euro civarında bir biletle ulaşabileceğiniz feribotlar var. Yukarıda
belirttiğimiz gibi eğer Sorento’yu merkez yaptıysanız 13-20 Euro arasında yine
çok sayıda sefer bulunmaktadır. Bol miktarda gemi olması sizi rahatlatacaktır
ancak seyahat o kadar da kolay değildir. Sorento Merkezden Capri’ye kalkacak
feribotun limanına gitmek alt tarafı 400 metre mesafedir. “Peki ben yürürüm”
diyebilirsiniz ama Antalya Merkezden Kaleiçi’ndeki limana gitmek gibi düşünün
falezlerden aşağıya dolana dolana inen dik ve zor bir yoldur. Dolayısı ile
taksi veya otobüse binersiniz. Feribotla Capri’ye geçersiniz ancak Capri’de
vardığınız yer yine aşağıdaki limandır. Buradan tekne turlarına da
katılabilirsiniz. 3-5 dükkan ve restoran sonrasında bu limanda (Marina Grande) yapacak
fazlaca bir şey olmadığından yukarıdaki kasabaya yine bir vasıta ile çıkmak
gerekir.
Capri'de iki merkez
vardır: birincisi Piezzetta yani Capri ve ikincisi Anacapri. Limandan
yukarıdaki Capri kasabasına çıkmak için en kolayı finiküler denilen
İstanbuldaki Tüneldeki gibi yatay bir asansörü kullanmaktır. Elbette ki; taksi
ve otobüs de denenebilir ama bence taksi veya otobüsü Anacapri’ye geçmek için
kullanın. Anacapri adanın en yüksek noktalarından biri olduğundan buraya gidiş
de hayli manzaralıdır.
Adanın merkezindeki
Capri bölgesi dünyanın en lüks mağazaları ile doludur. Dükkânlardaki keten
kıyafetler neredeyse dünyanın en iyilerindendir. Saymaya gerek yok, bildiğiniz
en pahalı markalar burada sokak aralarında dahi karşınıza çıkar. Adanın dar
yollarında kaybolmayı ihmal etmeyiniz ve muhakkak dev limonların olduğu
bahçeleri de ziyaret ediniz. Her bir köşe her bir yol size umulmadık manzaralar
sunacaktır. Çektiğiniz fotoğraflarda sık sık sanki uçaktan çekmişsiniz imajı
oluşacaktır. Dolayısıyla da bulunduğunuz yerden “hadi plaja gidip denize
girelim” dediğinizde bu durumun yarım saat sürebileceğini göz önüne
almalısınız. Kalabalıklara, çok yakın mesafeler için ulaşım güçlüklerine
alışkın olmalısınız. Gücünüz varsa yürüyüşler için çok sayıda alternatifiniz
var ve hepsi de güzel rotalardır. Capri’ye tercihen 1 gün ayırmakta fayda
vardır. Liman, Capri, Anacapri derken, gezecek en az 3 bölge vardır, kolaylıkla
gününüzü dolduracaktır.
Unutmamanız gereken
hususların başında bazen uzun yollar yürüseniz bile yolların sonundaki manzara noktalarına
(mesela Migliera, Grotta Azzura veya Arco Naturale) ulaşmaktır. Buralarda
değişik kayalıklar, adacıklar, yüksekten manzaralar göreceksiniz.
Buraya kadar
gördüğünüz yüksekten manzaralar yetmedi ise Anacapri’den teleferik ile Monte
Solaro adlı adanın en yüksek tepesine de çıkabilirsiniz.
POSİTANO Sorento’dan 50
dakikalık son derece dar ve virajlı kıyı yolculuğundan sonra ulaşabileceğiniz
Positano’ya tren yok, günde 2 defa 16 Euro karşılığında binebileceğiniz feribot
veya 1 saatte ulaşabileceğiniz sita bus adlı otobüsler var. Sorento’dan yola
çıkıldığında Positano, Amalfi ve Ravello aynı sıradadır ve aynı yoldan da
döneceksiniz. Dolayısıyla en iyisi erken kalkıp bu üçlüyü bir kerede gezip
bitirmektir. Her birinde en az 2şer saat kalmakta fayda var. Yemek saatini de
iyi ayarlayınız malum her saat açık lokanta bulmak zordur, gezmeye dalıp normal
yemek saati dışında oturduğunuzda lokantadan kovulma olasılığınız yüksektir.
Positano, Amalfi
kıyılarının çok sayıdaki film ve şarkıya konu olmuş, en meşhur ve en çok
fotoğraflanan yerlerinden birisidir. Kalabalıktır. Lüks markalar, kaliteli dükkânlar
ve Santorini’deki gibi tepe boyunca üst üste sıralanmış, manzaralı, pahalı
konaklama tesisleri bulunmaktadır. Bütün bunlar alt tarafı 200 metre olduğunu sandığım
tek bir kumsalın üzerinde konumlanmıştır. Türkiye’deki pek çok tatil köyünün
kumsalı dahi Positano sahilinden daha büyüktür.
AMALFİ
Aslında bölgenin genel
ismi Amalfi olmakla beraber gerçek Amalfi Sorento’dan sonra bir 50 dakikalık
kıyı yolculuğundan sonra ulaşacağınız Positano kasabasından da sonra tekrar bir
50 dakika daha seyahat ettiğinizde ulaşabileceğiniz bir koydadır. Bu bölgeye
gidebileceğiniz veya bölgedeki trafikten bunaldığınızda kaçabileceğiniz bir dağ
yolu da bulunmakla beraber; karar vermeniz gereken “kırk katır mı? Kırk satır
mı?” sorusu gibidir. Yani dağ yolu da epeyce uzun, bezdirici, maceralı ve
manzaralıdır.
Kasaba bir koyun ve
sahilin yaslandığı dik yamaca kurulmuştur. İçerisinde Duomo denilen bir dini
yapı bulunur. Positano’da olduğu gibi ara sokaklarda dolaşmak manzaralı cafe’lerde
atıştırmak son derece keyiflidir.
RAVELLO
Öncelikle Ravello bir
sahil kasabası değildir. Tersine dağ başında bir kasabadır ama çok şirin bir
kasabadır. Bu kasabadaki Villa Rufolo; bahçeleri, terasları, binaları,
heykelleri ve harika manzarası sebebi ile mutlaka görülmelidir. Enteresan bir
şekilde daha iddiasız görünen bu kasaba tersine beklentilerinizin üzerinde bir
tatmin veriyor. Kalabalık ama huzurlu bir atmosferi, pozitif bir havası var.
Elbette bu kasaba da kaliteli, pahalı, nitelikli satış yerleri ve restoranlarla
dolu ama hiç olmazsa daha ferah ve daha yürünebilir, yani fazlaca merdiven ve
yokuş yok. Tarihi yapılar, bu kez bağlar ve yeşillikler ve uzaktan deniz
manzarası insanı büyülüyor. Belki de yol boyunca uğradığınız diğer kasabaların
dar ve kalabalık sokaklarından sonra çok daha sevimli geliyordur insana. Yine
de biz şoförümüzün tavsiyesine uymayıp bu kasabayı sona bıraktığımıza pişman
oluyoruz. Çünkü şoförümüz önce Ravello’yu ziyaret edip öğlen sıcağında bu serin
dağ kasabasında yemek yememizi ve daha sonra akşamüstü serinliğinde Amalfi’nin
yokuşlarında ve gün batımında vakit harcamamızı önermiş idi.
Ben daha
önce ziyaret ettiğimden tren veya karayolu ile giderken Napoli – Sorento
arasında kolaylıkla ziyaret edebileceğiniz Pompei
Antik Kenti’ni bu gezi programına dahil etmemiş idim ancak siz elbette ki;
bölgeye gitmişken muhakkak görünüz. Pompei Antik kenti ile ilgili olarak
internette yüzlerce kaynak olduğundan ben bir kez daha anlatmak istemem. Sadece
görülmesi gereken en müthiş iki antik kent söyleyin derseniz biri Efes diğeri
Pompei’dir derim. Ayrıca bölgedeki
Praiano balıkçı kasabası ile Ravello’nun da ilerisindeki Salerno şehrini de mümkün olması halinde seyahate eklemenizi
tavsiye ederim.
NE YENİR
İtalya’da üstelik
gastronomi açısından İtalya’nın en zengin bölgelerinden birisindesiniz. Elbette
ki; Napoli’de pizza yemezseniz haksızlık etmiş olursunuz. Fettucini alfredo
gibi tüm makarna çeşitleri için de bu bölge bir cennettir. Mozarella, Parma
gibi peynirlerin vatanı çok uzağınızda değil tabii ki en lezzetlilerini burada yiyebilirsiniz.
Tabii ki bruschetta denilen üzeri domates fesleğen vb malzeme ile fırına
verilmiş ekmek dilimleri muhteşemdir. Çeşitli Limonlu tatlılar ile profitorol
ve tiramusu gibi tatlılar için de bölge son derece iyi bir merkezdir. Yine
Limoncello denilen bir çeşit limon likörü için de en doğru adresdesiniz. Zaten
Limoncelloyu nereden alırsanız alın herkes aslında Limoncellonun bir başka
yerde daha müthiş ve kaliteli olduğunu söyleyecektir. Hatta İtalyanlara göre en
iyi Limoncelloyu elbetteki anneleri yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder