9 Temmuz 2013 Salı

Samos Adası Gezi Rehberi

Samos Adası Gezi Rehberi Samos adası Kuşadası’nın ve Dilek yarımadasının hemen karşısında feribotla kolaylıkla ulaşabileceğiniz küçük, sakin bir Yunan adasıdır. “Gitmeğe değer mi?” derseniz “evet değer” derim ancak çok şey beklememek şartıyla. Mikonos, Santorini, Rodos gibi çok etkileyici adalardan değildir ama hoşça vakit geçirir, güzel yemekler yer, memnun kalırsınız.
Samos adasına günübirlik gitme niyetiniz varsa tercihen Pazar günü gitmemeye çalışmanızı öneririm. Çünkü zaten herhangi bir günde bile siesta sebebiyle öğleden sonraları ıssızlaşan sokaklar, Pazar öğleden sonra tam bir terkedilmiş kasaba havasına bürünüyor. Pazar gününden başka vaktim yok diyorsanız; bu kez gezi planınızı sabah alışverişe ayırın ki üç beş insan ve birkaç ilginç dükkan görebilme imkanı çıksın. Bu ülkede müzeler bile saat 14:00de kapanır dikkat edin. İlk ve önemli tavsiyem araba kiralamanızdır. Adada otobüsler Pazar günleri çalışmamaktadır, zaten sık da değildir, üstelik bu ülkede, dükkanlar saat 22:00ye kadar açık ve akşam yemeği saatleri de 23:00e kadar son derece normal kabul edilince bu geç saatlerde otobüs bulmak vb uğraşılacak şey değildir. Gezmeğe değer kasabalar 15’şer dakika uzaklıkta ve her bir mesafe taksiyle 15 – 20 Euro olunca, taksiyle, otobüsle uğraşmaya değmez, günlüğü 25-30 Euroya araba kiralamak daha iyidir. Adada yollar son derece dar ve virajlıdır. Büyük araba yok denece kadar azdır. Araba kiralama prosedürüde fazla değildir, çünkü sonuçta küçücük bir ada, turistlerin ilgisini çekecek 3-5 nokta dışında aracın gidebileceği pek bir yer yoktur. Örnek olarak; biz Cumartesi öğlen kiraladığımız Polo marka aracı ertesi gün saat 15:00’e kadar kullanma koşulu ile 30 Euro ödedik, öyle birkaç yer dolaşıp fiyat bile almadık. Zaten Pazar günü öğleden sonra açık olmadıklarından aracı sokağa park edip anahtarını da kiralama şirketinin önerdiği şekilde posta kutularına bırakıp ülkemize döndük.
Samos’da normal bir gezi planı 2-3 gününüzü alabilir. Eğer adada 3 günden fazla kalmak isterseniz ancak deniz-plaj vb ile zenginleştirerek önerilebilir. Kasabaların gezilecek yerlerinin 400-500 metreden ibaret olduğunu düşünürseniz, öyle çok büyük vakitler gerektirmeyeceğini tahmin edebilirsiniz.
Samos adasına her sabah saat 09:00da Kuşadası limanından gidiliyor. Dönüş ise 17:00’dedir. Günübirlik 40 ve daha uzun süreli seyahatler ise 55 Eurodur. Seyahat yaklaşık 1,5 saat sürer. Bu durumda günübirlik gidilecek ise şöyle bir program yapılabilir: Sabah 10:30 12:30 arası adanın başkenti ve feribotun varış noktası olan Vathi şehri gezilir, araba kiralanır. Birkaç saatlik kiralama muhtemelen 20 Euro olacaktır, Şehirden yukarıya doğru çıkıp güneye Pythagorio şehrine doğru 15 dakika gidilir. Bu şehir gezilip yemek yenir ve tam ters yöne kuzey tarafdaki Kokkari şehrine gidilir ve saat 16:30 itibariyle dönülür. Daha önce Yunanistanda defalarca test edildiği üzere; Pasaport memurlarının son derece ağır olduğu ve kuyrukta beklenileceği hesaba katılarak 17:00 feribotuna yetişilir. Bir pasaport memurunun önünde Avrupa Birliği dışı ülkelerden gelen 150 kişi kuyrukta bekler iken Avrupa Birliği ülkelere bakan diğer pasaport memurunun boş oturup etrafı seyrettiği ve asla diğerine yardım etmediği bir ülkede olduğunuza dikkatinizi çekerim ve feribotta oyalanmadan pasaporta koşmanızı öneririm. Bu anlattığımız günübirlik programdan daha iyisi elbette ki seyahatinizi 2-3 gün ve hatta deniz-güneş eğlence-dinlence ekleyerek çok daha fazla uzatmanızdır. Biz Cumartesi gidip Pazar döndük ve oldukça yeterli geldi. Önce Vathi kentini gezdik. Bu kent yarım ay şeklinde bir koyda konumlanmıştır. Bu koyun sol ucuna feribot yanaşır, ortasında otobüs durakları vardır ve bu durakların ötesinde ilginç bir şey yoktur. Sonuçta deniz kıyısı kordon bölgesindeki kafe ve restoranları dolaşıp bir arka sıradaki dükkanları kolaçan etmek bir iki saatten fazla almaz. Bu şehirde Arkeoloji Müzesi ve park vb dışında fazlaca ilgi çekici bir şey de olmadığından çok da fazla bir zaman ayırmamakta fayda vardır.
Biz ilk gün öğlen Yunan Mezeleri yapan turistikten ziyade yerel bir restoranda mezelerle karnımızı doyurduk. Bu arada geleneksel Yunan mezelerini servis eden lokantaları hararetle tavsiye ederim. Öncelikle bu meze tabakları bizdeki meze tabağı ile ana tabak arasındaki bir boyuta tekabül ediyor. Dolayısıyla oldukça doyurucu, son derece lezzetli, çeşit çeşit balık ve mezeyi tatma imkânı buluyorsunuz. Balık ve alkollü-alkolsüz içki fiyatlarının çoğu zaman Türkiye’den daha iyi olduğunu da ekleyelim. Genellikle normal porsiyonlar doyurucudur ve mezelerde fazlacadır, yani 8 tabak meze söyleyecek olursanız yiyebilmenizin imkanı yoktur. Yemek sonrası Kokkari yönüne yani kuzeye gittik, merak etmeyin çok fazla sayıda yol yok kaybolmazsınız. Ya güneye Pythagorio yönüne ya iç kesime doğru Mytilini yönüne dağa doğru gidecek veya Kokkari yönüne gideceksiniz. Adada mesafeler o kadar yakın ki biz konuşurken Kokkari’yi geçmiş ve Manolates sapağına kadar gelmişiz. İyi ki de gelmişiz çünkü ölü siesta zamanını manzaralı serin bir dağ köyünün dar sokak aralarında, seramik dükkanları ve küçük restoranları ile sevimli bir ortamda geçirmemiz iyi oldu. Manolates iki arabanın zorlukla geçeceği genişlikteki bir yoldan, ağaçlar arasında kıvrıla kıvrıla çıklabilen bir dağ köyüdür. Yarım saat dolaşmak yeterlidir. Aynı yolun 5-10 dakika ilersinde bu kez Ambelos köyü var ve konsept yine aynı; yani orman içi yolla ulaşılan manzaralı köy. Buradan geri dönerek; daha önce önünden geçtiğimiz Kokkari kasabasına giriyoruz. Burası turistik bir kasaba, biz burada kalacağımız denize sıfır otelin önünde biraz güneşlendikten sonra denize girip, plajından yararlandık. Gerçi plaj ve deniz için adada tercih edilebilecek en kötü seçenektir. Çünkü Yunan adalarında batı ve kuzey cepheler sürekli rüzgar alır ve çok dalgalıdır. Samosta tavsiye edilen plajlar Kerveli, Mikali gibi, durgun ve temiz suların olduğu adanın doğu yani ülkemize bakan tarafındadır. Kokkari’de yarımadanın ilerisi de dahil olmak üzere tüm kıyıyı gezdiğinize emin olun. Kıyıdaki tavernalar geç saatlere kadar açıktır ve neşelidir.
Ertesi gün ise bu kez adanın ters yönüne yine Vathy üzerinden Pythagorio kentine gittik. Kokkariye hafif bir yokuş ile gidilirken Pythagorio yolu oldukça dik ancak bu sayede güzel fotoğraf imkanı sağlıyor. Burasıda tipik bir tatil kasabası. Marmarisin Kale ve yat limanı kısmına benziyor. Kıyıda dizi dizi cafe ve restoranlar, içerde birkaç ilginç tarihi yapı ve alışveriş imkanı var. Oturduğumuz cafelerdeki servis ve ikramdan son derece memnun kaldık. Pisagor bardağı olarak adlandırılan ve belli bir seviyenin üzerinde doldurulduğunda tamamen boşalan bardaklar bu kasabada ve tüm Samosta bulunabilir. Bu bardakların ortasında ters yönde bir yükselti var ve bunun içerisinde ise bir başka çıkış borusu gizli. Sonuç olarak; bu seviyenin üzerinde doldurmaya kalkarsanız birdenbire sifon etkisi ile bardağın tamamı boşalıyor. Dönüşte ise kıyı yolu yerine iç yoldan yani Mytilini üzerinden geldik, Mytilini kasabanın göbeğindeki çınar altındaki bir-iki mezeci ve cafe dışında pek de enteresan bir yer değil. Sadece Mytilini’ye gitmeseniz dahi Vathy’den Mytilini yönüne dönüp 300 metre kadar giderseniz iyi fotoğraf imkanı yakalanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder